30 Haziran 2009 Salı

King is Dead #2

Hala birşeyler yazacak halde değilim.

27 Haziran 2009 Cumartesi

Arjantin Futbolu

Bu blogu inceleyin, adam kafa yoruyor gerçekten, tebrik ediyorum kendisini.

http://arjantinfutbolu.blogspot.com/

26 Haziran 2009 Cuma

King is Dead

Yazacak çok şey var ama bu kadar üzüntüyle birşey yazmam şu an mümkün değil, insanları nasıl etkilediğine bakın sonra 1-2 satır birşeyler karalarız.


20 Haziran 2009 Cumartesi

Ferguson Çıkmazı

Tevez (siz beşiktaş aldı, alıyor alacak diyenlere inanmayın) 5 yıllık kontratı - kulübün en yüksek kazanan oyuncularından biri yapacak olan 5 yıllık bir kontrat - kabul etmeyip muhtemelen şehrin mavilerine doğru yol alıyorken, Ronaldo gitmişken, Giggs, Scholes, Van Der Sar, Neville muhtemelen son sezonlarındayken Ferguson'u zor günler bekliyor.

Alex Ferguson'un takımın üzerinde değiştireceği bu 3. jenerasyonu olacak, değiştirmesini izlemek zevkli. Genç yetenekler Macheda ve Welbeck takımda iyiden iyiye yer alacaklardır, bu sene onlar gibi az süre alacak olan bir kaç yetenek daha izleyebiliriz. Yine Nani ve Anderson'un hakettikleri süreyi alıp kırmızı şeytanların iskeletinin temelini oluşturacağını söyleyebiliriz.

Şimdi Manchester United'ın alması gereken 2 oyuncu var, hem Ronaldo'nun yerini kapatacaklar, hem de Berbatov geçen sene bu kadar kötüyken Tevez'in yerini, bunun yanında hem şampiyonluğa koşarken hem de 2011 için hazırlık yapacaklar. Alex Ferguson'u sırf bunu uğraşırken ve muhtemelen başarırken seyretmek muhteşem olacak.Zaten takım en sansasyonel oyuncularını kaybedip hala güven veriyorsa ve bir kriz göstermiyorsa ufukta, ManUtd'ın ne kadar büyük ve iyi yönetilen bir kulüp olduğunu görebiliyoruz.

Ribery, Hatem Ben Arfa ve Karim Benzama'dan ManUtd taraftarlarının konuştuğu isimler ama benim dikkat çekmek istediğim konu official sitelerindeki scouting bölümü, muhteşem ötesi.

Aliağa A.Ş.

Tesadüf eseri birşey ararken gördüm, Göztepe'nin ismi Tff kayıtlarında böyle geçiyor, üzüldüm. Kaybolmayan ezeli rakip istiyoruz.

http://www.tff.org/Default.aspx?pageId=28&kulupId=106

12 Haziran 2009 Cuma

Fransa Ligi

Çocukluğumdan beri sevip bir şekilde takip etmeye çalıştığım bir lig Fransa Ligi, eskisi gibi yıldızların uzun süreler top oynadığı bir lig değil artık. Bir nevi İtalya ve İngiltere için yetiştirici durumda şu an. Bu zinciri bozabilecek 7 sene üstüste şampiyon olan Olympique Lyon vardı. 7 sene üstüste şampiyonlar liginde oynamak üstüne fahiş fiyatlarla sattığı oyuncular (essien 38 milyon, abidal 15 milyon euro) sayesinde zengin bir kulüp olduğunu söylemek zor olmaz.
Kaçırdıkları şampiyonluğun ardından kadro revizyonuna giden ve Juninho'yu sözleşmesine bir yıl kala gönderen Lyon 2 tane transfer hedefi var. Lisandro Lopez ve Cissokho için 23 milyon euro ayrılmış transfere. Fransa liginde bu çapta bir transferi onlardan başka kimse yapamaz. Diğer almaya yakın oldukları isim Hleb. Bu isimler dışında Fransız gazeteleri maalasef Ronaldo transferinden bahsediyor. Futbol ekonomisi üzerinde düşünenlerin Fransa gibi büyük bir ülkenin ligine göz atmalarını isterim.

10 Haziran 2009 Çarşamba

Olur Böyle Vakalar #2

Yüce ve şerefli Türk polisinin 1 mayısta kameraların olmadığı yerde türk düşmanlarını, bölücüleri vatan hainlerini büyük mücadele sonunda püskürtüş videosu nete düştü. Yersen.

İnsanoğlunun Sınırları #1

Eşref Armağan kör bir ressam, ressam derken açmak lazım çizdiği şeyler öyle karalamaca değil gerçekten güzel resimler. National Geographic üzerinde çalışmış kendisinin, buyrun.

Depeche Mode Konser İptali

Dave Gahan'ın rahatsızlığı yüzünden ertelenen turne ayaklarının açıklaması geldi, İstanbul iptal. Biz yeni çıkan kliple idare edelim.

Depeche Mode - "Peace"

9 Haziran 2009 Salı

Kaka

Kaka beni tekzip etti ve yeni Galaktico oldu. Florentino Perez radyo üzerinden transferi resmileştirdi. 65 milyon euro bedelle gerçekleşti bu transfer, maşallah diyelim. Zidane'ın rekoru 75 milyondu hala kırılmadı, Real Madrid şimdi gözlerini Ribery'e çevirdi. Bayern 70 milyon euro istiyormuş o paradan aşağı alırlar muhtemelen. İngiltere de sessizlik devam ediyor, Ibra ve Eto takası konuşuluyor, Türkiye'de sanki başbakanmış gibi 1 haftadır Mehmet Topuz'u konuşuyor.

8 Haziran 2009 Pazartesi

Endüstriyel Futbol ve Bahtsızlık

İzlanda'nın en zengin adamı alınca West Ham'ı taraftarlarda uzun vadede bir şampiyonluk beklentisi oluşmuştu. Aynı sezon yapılan Ljungberg, Tevez vs. gibi transferler bunun ışığı olarak görülmüştü. Bazıları Man City taraftarları gibi şanslı olmuyor, İzlanda son ekonomik krizde kelimenin tam anlamıyla batınca West Ham geleceği de pek parlak olmayacak gibi duruyor. İzlanda bankası bugün itibariyle West Ham'ın yeni sahibi ilk açıklamalarında "West Ham gelirlerine bağlı sağlam ve dengeli bir bütçe" sözü vermişler. Bu demek oluyor ki yüksek hedefler uzun bir süre unutulacak, West Ham taraftarına Allah sabır versin.

Quotations #1 V For Vendetta

Good evening, London. Allow me first to apologize. I do, like many of you, appreciate the comforts of the everyday routine. The security of the familiar, the tranquility of repetition. I enjoy them as much as any bloke. But in the spirit of commemoration whereby important events of the past usually associated with someone's death or the end of some awful, bloody struggle are celebrated with a nice holiday. I thought we could mark this November the 5th. A day that is, sadly, no longer remembered by taking some time out of our daily lives to sit down and have a little chat. There are, of course, those who do not want us to speak. Even now, orders are being shouted into telephones and men with guns will soon be on their way.

Why? Because while the truncheon may be used in lieu of conversation. Words will always retain their power. Words offer the means to meaning and, for those who will listen, the enunciation of truth. And the truth is there is something terribly wrong with this country, isn't there? Cruelty and injustice, intolerance and oppression. And where once you had the freedom to object to think and speak as you saw fit, you now have censors and systems of Surveillance coercing your conformity and soliciting submission. How did this happen? Who's to blame? Certainly there are those who are more responsible than others and they will be held accountable. But again, truth be told, if you're looking for the guilty you need only look into a mirror.

I know why you did it. I know you were afraid. Who wouldn't be? War, terror, disease. There were a myriad of problems which conspired to corrupt your reason and rob you of your common sense. Fear got the best of you and in your panic, you turned to the now High Chancellor Adam Sutler. He promised you order, he promised you peace and all he demanded in return was your silent, obedient consent. Last night, I sought to end that silence. Last night, I destroyed the Old Bailey to remind this country of what it has forgotten.

More than 400 years ago, a great citizen wished to imbed the 5th of November forever in our memory. His hope was to remind the world that fairness, justice and freedom are more than words. They are perspectives. So if you've seen nothing, if the crimes of this government remain unknown to you then I would suggest that you allow the 5th of November to pass unmarked. But if you see what I see if you feel as I feel, and if you would seek as I seek then I ask you to stand beside me, one year from tonight outside the gates of Parliament and together, we shall give them a 5th of November that shall never, ever be forgot.

7 Haziran 2009 Pazar

Quotations #1

The development of Modern Industry, therefore, cuts from under its feet the very foundation on which the bourgeoisie produces and appropriates products. What the bourgeoisie, therefore, produces, above all, are its own grave-diggers. Its fall and the victory of the proletariat are equally inevitable.

Communist Manifesto

5 Haziran 2009 Cuma

Tuncay Liverpool'a Doğru

Birkaç gündür bu haberler çıkıyor ingiltere piyasasında. Türkiye'ye henüz etkisi o kadar olmadı ama birkaç güne işler kesinleşmeye başlayınca medyada daha çok yer alır diye düşünüyorum.
Oyun stili itibarı ile Deli Dumrul diye adlandırdığım Tuncay Boro'da futboluna katamadığı şeyleri Liverpool gibi köklü bir yetiştiricilik ve altyapı geleneği olan bir takımda fazlasıyla katabilir. Dağınıklığını üzerinden atabilirse ve son vuruşlarını geliştirirse Liverpool'da Torres hariç diğer forvetlerden eksiği kalmaz diye düşünüyorum.
Gelelim transferin hikayesine, Liverpool'un kendine göre küçük bir hedefe yönelmesine. Liverpool'un sahipleri 42 milyon pound zarar açıklamışlar ve gelecek ay kulüp yönetiminden doğan borçların ödenip ödenmeyeceği belli değilmiş ( futbolcu maaşları, personel maaşları vs.). Şimdi Benitez'in elinde kalan tek seçenek önce 1-2 oyuncu satmak ve ilk hedeflerinden daha düşük bir hedefe yönelmek. Barry'nin Liverpool yerine City'e gitmesinin sebebi de bu. Xabi Alonso İspanya'ya Dossena'da Juventus'a gidecek gibi. Tuncay da muhtemelen Liverpool'da.

Not: Şu fotoğrafı fotomaç gibi tuncay'ın liverpool formasıyla photoshoplu halini çok getirmek isterdim ama maalasef beceremedim.


4 Haziran 2009 Perşembe

Çarşı

90 dakika bağırma konusunda bu sene epey gelişme göstersek de yine de çok iyi değiliz, pankartlarımız 10 numara olsa da onları her maç taşıma vs. konusunda biraz üşengeç olduğumuzdan, görsellik açısından yetersiz olduğumuzu düşünüyorum, deplasman konusunda uzak ara bir numarayız o ayrı ama bugün yaşadıklarımız bizim neden farklı olduğumuzu ortaya koyuyor.
Kongre öncesi yaşadıklarımız az çok aşağıda yazıyor, seçimlerden önce Çarşı olarak bir konuşma yapıldı, konuşmadan kısa bir bölümü aktarıyorum.

"Evet bugün burada bir yönetim kuruluyor ve inşallah aşık olduğumuz renklerimizi en iyi şekilde temsil ederek,play offta kapısından döndüğümüz Süper lige bu sefer şampiyon olarak çıkmamızı sağlayacak icraatlara imza atacak.
Ancak başkanımıza ve yöneticilerimize bir şeyi hatırlatmak isteriz;
Karşıyaka Spor Kulübünde yönetici olmak yalnızca koltuk işgal etmek veya gazetelerde boy göstermek değildir.
Karşıyaka Spor Kulübü yönetimi;
Armasında Atatürk'ün layık gördüğü ay yıldızı taşıyan 100 yıllık bir kulübü,
Zühtü IŞIL,Bombacı Ali Çavuş,Gode Cengiz,Erol ÖZIŞIKÇILAR gibi büyük Karşıyakalıları,
Kulübüne karşılıksız olarak 50 yıldır maddi manevi destek veren Selçuk YAŞAR gibi bir efsaneyi,
ve tabii ki kulübüne aşık biz taraftarları temsil etmektedir.
Bu gün burada seçilecek yönetim,görev süresi boyunca neleri temsil ettiğini bilmeli ve Karşıyaka Taraftarının yalnızca tribünde tezahürat yapan bir topluluk olmadığını,kulübü başarılı olsun diye yeri geldiğinde amigo,yeri geldiğinde yönetici,yeri geldiğinde başkan gibi hareket edebilen bir taraftar olduğunu unutmamalıdır."

Bu uyarılarla dolu yönetim, her zaman lafta kalan "kulübün gerçek sahibi taraftardır" kilişesinin bir taraftar grubunun onurlu duruşuyla istenirse gerçek olabileceğini göstermektedir. Emeği geçen herkesten Allah razı olsun.

Trabzonspor Özelinde Türkiye'de Antrenör Seçimi

Öncelikle Samet Aybaba Trabzonspor'a hayırlı olsun. Ben her ne kadar başarız olacağını düşünsem de yanılmak istediğim tespitlerimden biri bu.
Samet Aybaba, yanılmıyorsam, Gaziantepspor, Gençlerbirliği (2-3 defa ki bir keresinde Tr kupasını almışlardı), Ankaragücü, Çaykur Rize ve Bursaspor gibi takımları çalıştırdı. Türkiye'de özellikle antrenörlerin istatistiklerine ulaşmak zor özellikle belirli bir antrenör kümesinin sabah antrenmanını başka takımla akşam antrenmanını başka takımla yaptığı bir ligde.
Geçen sezon Trabzonspor kadrosunu baştan aşağı yenilemiş, neredeyse bütün futbolcuları yeni olan bir ekipti ve başında Ersun Yanal bulunuyordu. Şampiyonluğu son haftalara kadar kovalamasına rağmen özellikle 1-2 hafta üstüste iç sahada alınan mağlubiyetler Ersun Yanal'ı istifaya götürmüştü. Ligi 3. sırada tamamlayan ve seneye yönetimiyle birlikte hedefini Lig'de şampiyonluk Uefa'da başarı biçiminde ifade eden bir takımın en azından Ersun Yanal'dan daha başarılı bir antrenör getirmesi bekleniyordu, beklenmeliydi. Şenol Güneş ismi telafuz edildiğinde, camianın içinden ve görece başarılı ve vizyonlu biri olmasından dolayı uygun görülmüştü. Nitekim Seoul Şenol Hocayı bırakmayınca gözler başka yönlere çevrildi.
Az önce düşen habere göre, Samet Aybaba (ki kendisi her zaman kendisini Beşiktaş'a yamamaya çalışmıştır, 3 galibiyet alıp lider olsun yine göz kırpar). Önceki senelerde arada sırada az da olsa ışık vermiş olan Samet Aybaba geçtiğimiz sezon Bursaspor'dan transfer ettiğinde devre arasına kadar dinleneceğini söyleyip 2 gün sonra Gençlerbirliği'nin başına geçmişti. Gençlerbirliği'nin durumu ise malum, Antalyaspor öylesine bir gol atmasa seneye 2. ligde İlhan Cavcav'ın ekibiyle mücadele edecektik.
Bu özel örneği biraz genelleştirelim, Yılmaz Vural, Erdoğan Arıca, Samet Aybaba ve benzeri eski dönem ve yeni dönemleri olacak gibi görünen, Ünal Karaman ve Bülent Korkmaz'ın teknik ve taktik gözle görülür elle tutulur hiçbir başarısı olmamasına rağmen ısrarla kulüp çalıştırmalarının, gençlerin önünü kapattıkları gibi kulüplerin de önünü kapatmalarının izahı nedir? Her yere bulaşmış mafya, kulüplere de kanka kontenjanından antrenör mü yollamaktadır? Uzun vadeli anlaşmalarla kulüplere yüklü borçlar yıkıp ilk başarısızlıkta 2 ay sonra istifa eden teknik direktörlere bir yaptırım var mıdır?
Bize çok benzeyen özellikle futbol kültürü konusunda bize aşırı benzeyen ülke İtalya bu konuda yapacağını yapmış, Aceto detaylı değinmişti zamanında. " Bir teknik direktör senede sadece bir takım çalıştırabilir". Her transfer zamanında paraları götüren ve bunun için sürekli istifayı ve boşta kalmayı seçenleri bu kural ile safdışı bırakıp, genç hocaların önünü açmak Türk futbolunu belki kurtarmaz ama en azından mide bulandıran küçük sineklerden birinin kökü kazınmış olur.


Ayrıca, bakınız ve mutlaka okuyunuz,

Konsomatris Gibi Çalışan Teknik Direktör

Karşıyaka Kimsenin Tekelinde Değildir

Dünkü yazı sonrası sabah çarşı sitesine baktığımda kongreye saatler kala saçmasapan sebeplerden ayrılmaların çıktığını öğrendim. Sert açıklamaya şuradan ulaşabilirsiniz.
Yazımın başlığı Çarşı'nın attığı başlık ile aynı. Zoruma giden bazı insanların sırf paraları var diye kendilerini üstün görüp bu görevi lütuf yapıyor gibi hissederek sanki zorla yapıyor olmaları. Burada aslında sorgulanması gereken 100 yıla yaklaşan kulübe hiçbir kalıcı gelir bırakmayarak bizi ellere mahkum eden gelmiş geçmiş büyük! Karşıyaka camiası ve endüstriyelleşen futbolla beraber para olmadan yapılacak hiçbir şeyin olmaması. Paranız olmazsa düşersiniz, bu kadar basit artık yeni oyunun kuralı.
Şimdi bence taraftar olarak atmamız gereken adım, ne olursa olsun ister bu sene şampiyonluğa ya da düşmemeye oynayalım, kalıcı gelir getirici projeler üstünde yoğunlaşmamız gerekiyor. Bunun için de gereken şeyler üzerinde beyin fırtınası yaratacak insanların bir an önce toplanması şart.

Kongre Öncesi Sezon Tahlili



Yarın (bugün / hep böyle yazmak istemiştim kendimi bir an Hürriyet Spor Servisinde hissettim) 18.30 da kongremiz var, artık sezonun kapanması dolayısıyla biz de bir yazıyla sezonu kapatalım.

Geçen sene ligin çoğu bölümünde hedefsiz kapamış ardından sözleşmeli futbolcuların çoğunun federasyona başvurması neticesinde neredeyse futbolcusuz bir takım vardı elimizde. İlk transferimiz Reha Kapsal oldu. Yönetim akıllı davranarak tüm yetkiyi kendisine verdi. Transferde uygulanan ayağını yorganına göre uzat politikası belki sezon içerisinde işe yaramayacaktı ama uzun vadede Karşıyaka'ya büyük yararlar sağlayacağı muhakkaktı. Amatörden, 3. ve 2. liglerden toplanan topçuların yanına Yunus, Kerem, Eser gibi isim yapmış ve tecrübeli isimlerle güçlendirilen kadro kampta çok bahsedilen Amerikan sistemi ile çalıştırıldı. Takım Isparta'da kamp yaptığı sırada tesisler baştan aşağı yenileniyor, altyapı bir futbol akademesine dönüştürülüyordu. Bu devrimde emeği geçen herkesi Karşıyaka taraftarı mutlaka anmalı. Özellikle Reha Kapsal'ın bu konuda emekleri asla gözardı edilemez. Sonda söyliyeceğimizi başta söyliyelim keşke Alex Ferguson gibi bütün yetkiler elinde 20 sene başımızda kalsa. Reha Kapsal lig başladığında alınan birkaç kötü sonuçtan sonra 9. haftadan sonra yükselişe geçeceklerini söyledi. 7. haftayı çok kötü bir oyunla deplasmanda Sakarya'ya 3-1 yenilerek geçirdikten sonra ligin ilk yarısının bitimine kadar güzel oynadığımız ve gergin olduğumuz 1 maçta (Özgür'ün vefatının ertesi günü idi) Diyarbakır'a kendi sahamızda yenilmemiz haricinde hiç mağlup olmadan 7 galibiyet ve 2 beraberlik ile bitirdik. İlk yarıdaki bu tabloda Karşıyaka taraftarının inanılmaz azim ve kararlılıkla çalıştığını söylemek gerek. Taraftarı bilinçlendirmek için sürekli yapılan toplantılar, özellikle küfüre ve saha içi olaylara karışmamızın önlenmesi, deplasmanlarda korkulan taraftar olmaktan çıkıp dinlenme tesislerinin davet ettiği taraftar grubu olmaya başlamamız, özellikle 8. haftadaki Adana maçı öncesi antrenman ziyareti ve takıma gösterilen inanç bu sezonun taraftar açısından not edilmesi gerekenleriydi. Önceden sadece çıkardığı mevzular ile ön planda olan Karşıyaka taraftarı devrim geçiriyordu. Bunu da çok ünlü spor dergisi 4-4-2 Karşıyaka'ya ayırdığı yazısına " Taraftar Başkan Karşıyaka Şampiyon" diye başlık atarak gösteriyordu. Devre arası açıkçası hiçbirimizin beklediği gibi geçmedi. Devreyi 3. olarak bitiren bu takıma birçok yerden destek geleceğini sanan bizler kendimizi avuttuk. Ligin Güngören'den sonra en az bütçeye sahip takımı bir başka özelliğe daha sahip oldu, o da devre arası transfer yapmayan tek takım olmak. Bunda da Reha Kapsal'ın "futbolcularımın alacakları ödenmeden yeni transfer yapmam" diyerek dirayetli durmasının da önemi büyüktü. Yıllar sonra takım/taraftar/yönetim in bu kadar yakın olmasının sebeplerinden biri de Reha Kapsal'ın bilgisi dışında bana kalırsa bu tarz karakteriydi. 2. yarıya bu gibi handikapla başlayan takıma sakatlar da eklenince düşüş kaçınılmaz oldu. Bir iyi bir kötü oyunlardan sonra 8 hafta üstüste galip gelemiyor olmamız ama ligin genel halinin böyle olması bizi ilk 6'nın içinde tuttu. Bolu karşısında son dakikada attığımız 96'dan beri özlem çeken taraftarı ağlatıyor, Süper Lig ile aramızda sadece 2 maç bırakıyordu. Play-offların ilk maçı penaltılarla Bolu'yu yenişimiz, ardından 2. dakikasında öne geçtiğimiz maçta uzatmalarda gelen golle Kasımpaşa'yı süper lig'e gönderirken biz ise üzüntünün ve hayal kırıklığın verdiği yorgunlukla evimize dönüyorduk.

Bu sezon Karşıyaka'nın başarısında önemli olan faktörler, taraftar, Reha Kapsal ve doğru futbolcu seçimleri idi. Parasız böyle bir başarıya sahip olmak aslında romantik futbol yazarları tarafından daha doğru ele alınabilseydi şu an tüm Türkiye'nin bizden bahsediyor olması gerekirdi. Bütçesinin kat kat üstünde takımlara kök söktürerek buraya kadar gelen Karşıyaka uzun vadede incelenmesi gereken bir konudur. Bunu da biz değil tarih zaten yazdı, ilerleyen zamanlarda tekrar yazacaktır. Şimdi yine kongre zamanı, taraftarın gayretleriyle yine birşeyler oluşturulmaya çalışılıyor. 100. yılımıza yaklaştığımız şu günlerde geleceğimizi garantiye alabiliriz ya da yine geçen sezonun başına transfer yasaklarıyla boğuştuğumuz günlere dönebiliriz. Herşey yarın 18.30 daki kongrede belli olacak.

Bu sezonun en önemli kaybı her ne kadar bu sene başarılar ile çok gülmüş olsak da canımız ciğerimiz kardeşimiz Özgür'ün ölümü oldu. Ne olursa olsun kalbimizin bir köşesinde hep yaşayacağımız bu acıyı taşımak maalasef bize nasip oldu.



Linkler: http://www.kskcarsi.org/genel/inananlarin-zaferi.html
http://www.kskcarsi.org/genel/karsiyaka-kongreye.-laf-degil-icraat-zamani.html

3 Haziran 2009 Çarşamba

Haziran'da Ölmek Zor

Bu ülkede kız arkadaşına şiirlerini gönderdi diye okullardan atılan, kitabını okumak için ayrı bir kap hazırlamak zorunda bırakılan, sırf şiirlerini seviyorsun diye türlü ithamlar altında kaldığın bir insanın bugün ölüm yıldönümü. 46 sene olmuş göçeli, hasreti çok güzel anlattığından, değişen dünyada da yazdığı şeylere olan hasret arttığından şiirlerinin tadı daha çok çıkıyor artık.

Haziran'da ölmek zor.



En sevdiğim şiirlerinden biri de budur, yaşadığım günlerde özellikle.

Piraye İçin Yazılmış :

SAAT 21-22 ŞİİRLERİ

Ne güzel şey hatırlamak seni :
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...

Ne güzel şey hatırlamak seni :
bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
ve saçlarında
vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının...
İçimde ikinci bir insan gibidir
seni sevmek saadeti...
Parmakların ucunda kalan kokusu sardunya yaprağının,
güneşli bir rahatlık
ve etin daveti :
kıpkızıl çizgilerle bölünmüş
sıcak
koyu bir karanlık...

Ne güzel şey hatırlamak seni,
yazmak sana dair,
hapiste sırtüstü yatıp seni düşünmek :
filânca gün, falanca yerde söylediğin söz,
kendisi değil
edasındaki dünya...

Ne güzel şey hatırlamak seni.
Sana tahtadan bir şeyler oymalıyım yine :
bir çekmece
bir yüzük,
ve üç metre kadar ince ipekli dokumalıyım.
Ve hemen
fırlayarak yerimden
penceremde demirlere yapışarak
hürriyetin sütbeyaz maviliğine
sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım...

Ne güzel şey hatırlamak seni :
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...

23 Eylül 1945

O şimdi ne yapıyor
şu anda, şimdi, şimdi?
Evde mi, sokakta mı,
çalışıyor mu, uzanmış mı, ayakta mı?
Kolunu kaldırmış olabilir,
- hey gülüm,
beyaz, kalın bileğini nasıl da çırçıplak eder bu hareketi!.. -

O şimdi ne yapıyor,
şu anda, şimdi, şimdi?
Belki dizinde bir kedi yavrusu var,
okşuyor.
Belki de yürüyordur, adımını atmak üzredir,
- her kara günümde onu bana tıpış tıpış getiren
sevgili, canımın içi ayaklar!.. -
Ve ne düşünüyor
beni mi?
Yoksa
ne bileyim
fasulyanın neden bir türlü pişmediğini mi?
Yahut, insanların çoğunun
neden böyle bedbaht olduğunu mu?

O şimdi ne düşünüyor,
şu anda, şimdi, şimdi?...

26 Eylül 1945

Bizi esir ettiler,
bizi hapse attılar :
beni duvarların içinde,
seni duvarların dışında.

Ufak iş bizimkisi.
Asıl en kötüsü :
bilerek, bilmeyerek
hapisaneyi insanın kendi içinde taşıması...
İnsanların birçoğu bu hale düşürülmüş,
namuslu, çalışkan, iyi insanlar
ve seni sevdiğim kadar sevilmeye lâyık...

1 Ekim 1945

Dağın üstünde :
akşam güneşiyle yüklü olan bir bulut var dağın üstünde.
Bugün de :
sensiz, yani yarı yarıya dünyasız geçti bugün de.
Birazdan açar
kırmızı kırmızı :
gecesefaları birazdan açar kırmızı kırmızı.
Taşır havamızda sessiz, cesur kanatlar
vatandan ayrılığa benzeyen ayrılığımızı...

6 Ekim 1945

Bulutlar geçiyor : haberlerle yüklü, ağır.
Buruşuyor hâlâ gelmeyen mektup avucumda.
Yürek kirpiklerin ucunda
uzayıp giden toprak uğurlanır.
Benim bağırasım gelir : - "P î r â y e ,
P î r â y e !.." - diye...

5 Kasım 1945

Çiçekli badem ağaçlarını unut.
Değmez,
bu bahiste
geri gelmesi mümkün olmayan hatırlanmamalı.
Islak saçlarını güneşte kurut :
olgun meyvelerin baygınlığıyla pırıldasın
nemli, ağır kızıltılar...
Sevgilim, sevgilim,
mevsim
sonbahar...

12 Kasım 1945

Damardan boşanan kan gibi ılık ve uğultulu
son lodoslar esmeye başladı.
Havayı dinliyorum :
nabız yavaşladı.
Uludağ'da, zirvede kar
ve Kirezli-yaylada şahane ve şipşirin yatmış uykudadır
kırmızı kestane yapraklarının üstünde ayılar.
Ovada kavaklar soyunuyor.
İpekböceği tohumları kışlaklarına gitti gidecek,
sonbahar bitti bitecek,
nerdeyse girecek gebe-uykularına toprak.
Ve biz yine bir kış daha geçireceğiz :
büyük öfkemizin içinde
ve mukaddes ümidimizin ateşinde ısınarak...

1945 yılı Aralık ayının dördü

İlk göz göze geldiğimiz günkü elbiseni çıkar sandıktan,
giyin, kuşan,
benze bahar ağaçlarına...
Hapisten
mektubun içinde yolladığım karanfili tak saçlarına,
kaldır, öpülesi çizgilerle kırışık beyaz, geniş alnını,
böyle bir günde yılgın ve kederli değil,
ne münasebet,
böyle bir günde bir isyan bayrağı gibi güzel olmalı Nâzım Hikmetin kadını...

5 Aralık 1945

Delindi sintine,
esirler parçalamakta pırangaları.
Yıldız-poyrazdır esen,
tekneyi kayaların üstüne atacak.
Bu dünya, bu korsan gemisi batacaktır,
taş çatlasa batacak.
Ve senin alnın gibi hür, ferah ve ümitli bir âlem
kuracağız Pirâyem...

6 Aralık 1945

Onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim,
akar suyun,
meyve çağında ağacın,
serpilip gelişen hayatın düşmanı.
Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına :
- çürüyen diş, dökülen et -,
bir daha geri dönmemek üzre yıkılıp gidecekler.
Ve elbette ki, sevgilim, elbet,
dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya,
dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle : işçi tulumuyla
bu güzelim memlekette hürriyet...

12 Aralık 1945

Ağaçlar ovada son bir gayretle pırıldamakta :
pul pul altın
bakır
tunç ve tahta...
Öküzlerin ayakları yaş toprağa gömülüyor yumuşacık.
Ve dağlar dumana batık
kurşunî, sırılsıklam...
Tamam,
sonbahar belki bugün bitti artık.
Yaban kazları hızla gelip geçti demin
herhal İznik gölüne gidiyorlar.
Havada serin
havada is kokusu gibi bir şey :
havada kar kokusu var...

Şimdi dışarda olmak,
dörtnala sürmek dağlara doğru atı.
"- Ata binmesini de bilmezsin," - diyeceksin ama
şakayı bırak ve kıskanma,
yeni bir huy edindim hapiste :
seni sevdiğim kadar değilse de
hemen hemen ona yakın seviyorum tabiatı...
Ve ikiniz de uzaktasınız...

2 Haziran 2009 Salı

Toure'den İstikrar

Arsenal'in sezonu 18 puan farkla geride bitirmesinin ardından Wenger'e yazın kimi alacağı soruluyordu. Takımın artık abilerinden olan Toure ise "önemli olan kimin geleceği değil, kimsenin gitmemesi gerektiği" minvalinde bir açıklama yapmış.
Devamında bir oyuncunun kulübe alışmasının uzun sürebileceğini, ingiltere gibi bir ligde bunu geri döndürmenin zor olacağını söylüyor. Böyle akıllı futbolcuları seviyorum.

"Kolo Toure would welcome close-season signings but he believes that keeping the current squad together should be the summer’s top priority.

After another promising season passed without the glint of silverware at Emirates Stadium, speculation about possible comings and goings is as high as ever.

But after the high-profile departures of Alexander Hleb and Mathieu Flamini last summer, Toure knows that maintaining squad stability is often more rewarding than external solutions.

And, speaking at the Legends and Youth Ball in aid of Teenage Cancer Trust and the Arsenal Charitable Trust earlier this month, the Ivorian explained why.

“I think keeping the team together is the most important thing,” he said. “When you stay with your team-mate for three or four years you start to learn how he plays.

“That helps you for the games and I think we have been together for a while now. It’s important for our improvement next season.

“Sometimes when you bring somebody else, these players have to settle and that can take a year sometimes.

“The Premier League is already difficult so if you play six months badly it’s difficult to come back.” "

Olur Böyle Vakalar

http://www.milliyet.com.tr/Yasam/SonDakika.aspx?aType=SonDakika&ArticleID=1101901&Date=02.06.2009&b=Polis%20uyusturucu%20buldu

Şerefli Türk Polisine saygılar.

Transfer Sezonu

Transfer sezonu hareketli başladı. Biz daha yönetim oluşturamadığımız için bizde bir hareket yok. Quaglierella Napoli'ye 5 senelik imza attı. Ancelotti Chelsea'de, Real Madrid'de Perez Başkan, Zidane Sportif Direktör, Pellegrini teknik direktör. İspanya'da ve İtalya'da küçük takımlarla başarılı olup büyük takıma gitme örneğinin bir başkası. 3 büyük transfer haberi ise İngiltere bağlantılı. Kaka "hiçbir yere gitmiyorum, beni rahat bırakın" demiş, Tevez muhtemelen Man. City'de, Xabi Alonso'da Madrid'e gidecek. Yaz aylarının 1-2 takım dışında hareketli geçeceğini düşünmüyordum, sanırım hatalı çıkıcam.


Marsilya kadrosunu epey boşaltıcak gibi gözüküyor. Zenden ve M'bami gibi isimlere yol veriliyor. Ribery muhtemelen Chelsea'de Quaresma'da Genoa'ya imza attı. Başarısız olan büyükler geyik sürüsüne dadanan çakallar gibi geziniyorlar, gelişmeleri burdan takip edebilirsiniz.

Placebo - Battle for the Sun

Grubun 10 senenin üzerinde davulculuğunu yapan birinin 2007'de 22 yaşında bir çocukla değiştirilmesi aslında grubun fanlarını garip bir beklentiye ve umutsuzluğa sokmuştu. Albümün çıkmadan tartışılan bu noktasını en başta belirtmek isterim ki davul tonları ve stili gayet uygun. Hatta yeni tonların değişik bir hava kattığını söyleyebilirim.
Placebo'nun yıllar sonra Emi'dan ayrılmasından ve kendinin finanse ettiği bir albüm olması daha serbest bir hava kattığını söyleyebilirim. Özellikle önceki albümlerde 1-2 kez denenen senfoni hadisesinin bu albümde daha fazla denendiğini söyleyebilirim.
Lyricler (en azından şu an çıkartabildiğim kadarıyla) yine eski Placebo gibi, Molko'nun muhteşem aksanı yine karşımıza çıkıyor çokça, albümü dinlemek ve iyi özümsemek için konsere kadar biraz daha zamanımızın olması güzel. İlgimi çeken bir başka nokta ise bu albümde çok konserlik şarkı olması. Seyircilerin koro halinde söylemesi için yapılmış gibi duran şarkılar var. Bunun acaba Placebo'nun muhtemelen albüm satışından para kazanamayacak olması ve parayı konserlerden kazanacak olmasıyla bir ilgisi var mıdır merak ediyorum.


Not: Yoruma bir bakın.