11 Kasım 2009 Çarşamba

Site is Closed Due To Maintenance / Babanvermez.com

Uzun bir süre için blog'u kapatıyorum. Bu sırada iddaa, altılı ve nba tahminleri vs. için http://www.babanvermez.com a uğrayabilirsiniz. Bir arkadaşımın sitesi. Bol şans, sağlıcakla.

8 Kasım 2009 Pazar

Pazar Günü Bahis Tahminlerim

PAzar günü 14.30 gibi kalkınca maçların çoğu kaçmış oluyor ama yine de bugün 4 güzel maç buldum.
Valladolid - Xerex 1, Chelsea MAnchester UTD 1, Inter - Roma 1, Sevilla - Villareal 1.

İddaa'da bu 4 maçın oranı 5 ediyor, 10 milyon yatırıp 50 tl alma şansı var. Bereket versin.

3 Kasım 2009 Salı

Ne Yediğimizi Bilmek İstiyoruz!

Bu ülkede yapılan, yapılmış, en terbiyesiz en ahlaksız en şerefsiz yönetmeliklerden biri. “Etiketlere genetiği değiştirilmiş organizma içermez yazılamaz!”

Yazıklar olsun,
http://www.gdoyahayir.org/

31 Ekim 2009 Cumartesi

Sarhoş Arılar

Artık yorum yapmaya gerek olmayan bir ülkede yaşıyoruz maalasef, Trt'de ki bir sabah programından:

"Efendim arılar, çiçek özlerini içerler, alkol alırlar belli ölçüde, vücutlarının ihtiyacı olduğu kadar. Fazlasını alıp sarhoş olan arıyı, iki tane bekçi arı vardır, asla bal yapmak için içeri sokmaz. Onu ahlaksız bulup dışarı atar. Şimdi arılar içki içeni ahlaksız buluyorsa biz burada neyiz?"

29 Ekim 2009 Perşembe

Here I Go Again

Whitesnake - Here i Go Again. İlk hali 1982 Saints&Sinners albümünde, daha iyi versiyonu 1987'de. Zaten o versiyon whitesnake'i büyük bir grup yapan şarkılardan biri. Muhteşem bir yeni başlangıç şarkısı.
Kış geliyor, takım kötü ve zor deplasmana gidiyor, hayat dediğin zaten kötüdür, o zaman buyrun here i go again.




i don't know where i'm going

but, i sure know where i've been
hanging on the promises
in the songs of yesterday
an' i've made up my mind
i ain't wasting no more time
but, here i go again
here i go again.

tho' i keep searching for an answer
i never seem to find what i'm looking for
oh lord, i pray
you give me strength to carry on
cos i know what it means
to walk along the lonely street of dreams

an' here i go again on my own
goin' down the only road i've ever known
like a drifter i was born to walk alone
an' i've made up my mind
i ain't wasting no more time

i'm just another heart in need of rescue
waiting on love's sweet charity
an' i'm gonna hold on
for the rest of my days
cos i know what it means
to walk along the lonely street of dreams

here i go again
but here i go again
here i go again
here i go again
here i go again

27 Ekim 2009 Salı

Futbol Neden Sevilir

Böyle maçlar yüzünden.


13 Ekim 2009 Salı

Hollanda Antrenmanı


Fotoğraf Zimbio'dan (biz en azından kaynak gösteriyoruz di mi abi?)

Gündem: Demokrasi, açılımlar ve Fatih Terim

Türkiye'nin gündemi oldukça yoğun. Kafama takılanları yüzeysel bir biçimde yazıyorum.

* Imf ülkemizde - her ülkede olduğu gibi - protesto edildi ve protestocular şiddet kullandı. Protesto biçimini dikte eden bir başbakanımız ve Imf savunucu eli sopalı halkımız olduğu için Imf karşıtları çok kötü çocuklar oldular. Ben aynı fikirde değilim. Bir süredir herkesin ağzında olan birşey var "demokratik hak". Demokrasi ve demokratik hak/haklar kavramı batı tarafından uydurulmuş yalanlardır. Bu yalan kişiyi mücadeleden uzak tutan, kişiyi enayi yerine koyan bir safsatadır. Sizin birşey söyleme hakkınız karşı tarafın bir kulağından girip öbür kulağından çıkıyorsa buna demokratik hak denmez, salaklık denir. Sadece şunu düşünün şimdi sahip olduğumuz bir çok işçi hakkı (ki bunlar sadece yasalarda var, uygulamada yok, 8 saat çalışma gibi) hakların hangisi demokratik taleplerle alındı? Bu hakların hepsi sınıfsal mücadele ve dayanışma ve fedakarlıklar sayesinde alındı. Bana sürekli bu lafların tekrarlanması halkı hipnotize edilmeye çalışılması gibi geliyor. Hayatı boyunca fırsat eşitliği yakalamamış, akıllı ve isyankar bir çocuk Imf'yi temsil eden/ettiğine inandığı şeyleri tabii ki yıkıcak. Bu kadar basit.

* Ermenistan meselesine gelince, son günlerde yaşadığımız sürecin Amerikan güdümlü olduğu ve maçların da bu planın bir parçası olduğunu anlamak için alim olmaya gerek yok. Tüm bunlara rağmen halkımızın bir parçası olan Ermenilerle barışıyor olmamız güzel. Umarım ülke çıkarlarından bir kayıp olmadan bu süreci atlatırız. Ermenistan sınırının açılmasının bu iki ülkesine yapacağı katkı asla yadsınamaz. Doğu bölgelerimizde iş olanakları artacak gibi duruyor.

* İmparatorumuz, gönüllerin cumhurbaşkanı, Fatih Terim sanıyorum 3. kez istifa etti. Federasyon bu sefer reddetmedi. Aslında O'nun yapmak istediği tebaası arasında infial yaratmak ve toplumsal ittifak ile yalvar yakar o koltukta kalmaktı diye düşünüyorum. Zaten istifa ediyorum demiyor, veda ediyorum diyor aradaki ince nüansı sadece bizim İmparator yapabilirdi, tebrik ediyorum kendisini. Son 8 senede parlak bir takımı zar zor Avrupa şampiyonasına sokarak orda da mucizeler eseri yarı finale çıkmak dışında tek bir başarısı olmayan (ki 2. GS dönemi transferlere bakıldığında rezalet ötesi bir tablodur) bir insana bu kadar prim vermek sadece bizim milletin yapabileceği bir iş. Giderken diyor ki "Avrupa'dan teklifler var" diyen F.T. bence biraz atıyor. Avrupa'nın hiçbir üst düzey takımının (sağdan say, ingiltere'yi zaten geçiyorum, milan, inter, barca, real vs. vs. ) onu istemeyeceğini düşünüyorum. Egosu çok yüksek olan Terim'de bu saatten sonra düşük seviyede bir takım çalıştırmaz. Kendisine "kimse istemedi chievo'ya gitti" dedirteceğini sanmıyorum. Gs kapısı kapalı gözüküyor, Fener'de bir kaosa girmezse Ft'ye tekrar teklif götürmez. Beşiktaş ve Yıldırım Demirören yapar bu işi diye düşünüyorum, göreceğiz. Camia tepkileri nedeniyle o iş de olmazsa Terim'in bana kalırsa 2 alternatifi var ya yorumcu olur ya da ilişkileri sayesinde yüksek bir maaşla Tff'de görev alır. Ft'nin işsiz kalmayacağı kesin ama imparatorun soytarılarının ne yapacağı şüpheli.

9 Ekim 2009 Cuma

Haftasonu Bahis Tahminlerim

Milli maçlara ve alt liglere pek oynamayı sevmediğimden çok az maç bulabildim, umarım 1-2 kişinin işine yarar. Geçen hafta tahminlerimde Eskişehir ve Psg hariç sanırım hepsi tuttu, o yüzden cesaret bulup yazıyorum.

G. Kore - Gana U20:
Gana bana göre bu turnuvanın favorilerinden özellikle fizik güçleriyle rakiplerine üstünlük kuruyorlar. Gana bu maçı alır, tek korkum turnuvanın ilerlemesiyle gözükebilecek yorgunluk ve Kore'nin hızlı bir takım olması.

Estudiantes - Lanus:
Lanus'un deplasman istatistikleri ve Estudiantes'in iç saha istatistiği ve 2 takımında golcü olması bu maç için üst'ü iyi bir seçenek gibi sunuyor.

Adanaspor - Samsunspor:
Teknik direktör değişiklikleri takımlara özellikle ilk başlarda olumlu etki eder. Adana zaten iyi bir takım, Samsun ise kötü başladığı ligi toparlıyor gibi gözükse de Adana bu maçı alır.

Kocaelispor - Antep B.Ş.B:
Kocaeli'li genç oyuncuların puan alacağını düşünüyorum. İddaa'da 1/0'ın oranı 1.47 gayet yerinde bir tercih gibi duruyor.

Venezuela - Paraguay:
Uzun uzun açıklama yazmaya gerek yok herşey ortada. Venezuela açık ara favori.

Takım Sevgisinin Sınırı


İskoçya'da bir radyo programının "takımını en çok seven kim" tarzı bir yarışmasını kazanmak için 20 yaşında bir üniversite öğrencisi ismini değiştirdi. Deed Poll olan bu arkadaşın yeni ismi Motherwell Football Club. Ada'lılara ilginç gelen bu hadise ise bize hiç yabancı değil oğlunun adını Karşıyaka koyan bir abimiz zaten mevcuttu.


8 Ekim 2009 Perşembe

Ceylan Önkol İçin İmza Kampanyası

Yorumsuz aktarıyorum.


"28 Eylül 2009 tarihinde Lice’nin Şenlik köyü Aşağı Hambak mecrasında koyun otlatan kız çocuğu Ceylan Önkol’un acı dolu, korkunç ölümünü öğrenmiş bulunmaktayız. Ceylan’ın ailesinin feryadı hala kulaklarımızda çınlamaktır.

Ceylan’ın bir havan mermisi ile öldürüldüğü söyleniyor. O havan mermisini kim attı? Ceylan nasıl öldü? Ceylan’ın ölüm nedeni nedir? İvedilikle bu soruların cevaplanması gerekmektedir. Bu soruları cevaplamak, olayı aydınlatmak devletin sorumluluğudur. Ceylan’ın ölümü hakkında devletin ve ölümünden sorumlu olduğu iddia edilen tarafların suskunluğu bizi ürkütmektedir. Devletin hiçbir görevlisinin Ceylan’ın ailesi ile görevleri gereği bir iletişim kurmamış olması dikkat çekicidir. Görevli savcıların ve en yakın karakol görevlilerinin olay yerine gitmemesi, bu cinayet ile ilgili inceleme yapmaması hukuk dışı ve ayrımcıdır. Yetkililerin hukukun üstünlüğü ve bağımsızlığı ilkelerine sadık kalarak yargı mekanizmaları nı derhal harekete geçirmesini ve devletin kamuoyunu en kısa zamanda aydınlatmasını beklemekteyiz.

Devletin, artık bu topraklarda insanların Anayasa’nın 2, 5, 17. maddelerinde belirtildiği üzere özgürce, mayına basma veya havan topu ile öldürülme korkusu duymadan yasama hakkını garanti altına almasını istiyoruz. Özellikle basının bu olay üzerinde önemle durmasının da toplumsal barış için bir sorumluluk olduğunu göz önünde bulundurarak, Ceylan’ın ölümüne sebep olanların bir an önce bulunarak yargılanmaları nı adalete olan umudumuzun tükenmemesi adına talep etmekteyiz.

Özellikle, basının toplumsal barış için sorumluluğunu idrak ederek bu konunun takipçisi olmasını istiyoruz. Biz aşağıda adları bulunan kişi ve örgütler Ceylan Önkol’un ölümüne sebep olanların bir an önce bulunarak yargılanmaları nı adalete olan güvenimizin tükenmemesi adına talep etmekteyiz”


imzalamak için: kadindernegi@gmail.com

3 Ekim 2009 Cumartesi

Cumartesi Pazar Bahis Tavsiyelerim

Cumartesi Pazar Bahis Tavsiyelerim

Neuchatel Xamax - St. Gallen:
Yabancı ülkelerde 1.70 gibi bir oran varken 1.45 oranından açılan bir maç. Neuchatel Xamax bu maçı kesin alır diyorum. St. Gallen gibi deplasmanda rezil bir grafik çizen bir takım bu maçı alamaz. Netten oynayanlar için -1 handikapı tavsiye ederim.

St.Etienne - Bordeaux:
Bordeaux menajeri Blanc geçen hafta Ligue 1 federasyonuna dinlenemedikleri için şikayette bulunmuştu. Maccabi maçını kötü oynamalarına rağmen kazanıp Gourcuff'dan eksik halde, yükselişe geçen St. Etienne ile oynuyorlar. Yorgun bir takım, yükselişe geçen ev sahibi, yıldız oyuncularının eksikliği, şampiyon olan takıma karşı herkesin ekstra mücadele etmesi gibi faktörler dolayısıyla ben bu maça 1 diyorum, 2.5 altı'da iyi bir tercih.

Sevilla - Real Madrid:
Real Madrid'in puan kaybetme zamanı geldi. Ronaldo ve Gago'nun olmayışı, Sevilla'nın formu, deplasman, şampiyonlar ligi dönüşü faktörleri düşününce güzel oranlı Sevilla'ya oynamamak için bir sebep yok.

Atalanta - Milan:
Beşiktaş'tan daha kötü bir takım varsa bu sene o da Milan. Leonardo aşısı tutmadı, Van Basten'in takımın başına geçeceği kesin gibi. Bu maçta bir puan kaybı Leonardo'yu gönderecektir bence futbolcular da buna göre oynayacaklar. Atalanta kendi sahasında iyi oynayan bir takım, 1/0 çifte şans iddaa'da 1.45 oranıyla iyi bir oran gibi gözüküyor.

P.S.G. - Nancy:
Bu hafta bana göre en büyük bankolardan biri, oranı da fena değil.

Eskişehirspor - Kayserispor:
Kayseri'nin özellikle Tolunay Kafkas varken böyle maçları kazanacağını sanmıyorum, Eskişehir'de havaya girdi ve görüldüğü üzere tipik Anadolu takımı hüviyetinden uzak. Eğer, geçen hafta Gs'den puan aldık diye mücadeleyi bırakmazlarsa bu maçı Kayseri 10 gün oynansa kazanamaz.

Sivasspor - Antalyaspor:
Bana göre tam bir üst maçı, biraz riski sevenler için ideal.

Gaziantep Bld. Spor - Rizespor:
Rizespor dengesiz bir takım olduğundan dolayı asla banko yazamıyorsunuz. Bu maça üst oynamak çok mantıklı bir tercih olur.

Akhisar Bld. Spr - Göztepe:
Göztepe'de işler karışık, bu maç kaybedilirse taşlar yerinden oynayabilir, Akhisar ise bu ligin en güçlü takımı gibi gözüküyor. Akhisar güzel oranıyla 1 oynanılmayı hakediyor bu maçta.

Atletico Madrid - Zaragoza:
ÜST!

Ankaragücü - Galatasaray:
Bu sene üst oynamayı sevenleri sevindiren Galatasaray bir kaç haftadır golcü kimliğinden uzak olsa da ben Ankaragücü'nün en az bir gol atacağını düşündüğümden bu maça da üst yazmayı tercih ediyorum.


Bu kadar az maç yazmanın birinci sebebi Cuma çok içip C.tesi 16'da kalkıp güzel maçlarının çoğunu kaçırmış olmam, ikincisi iddaa'nın yaptığı iğrenç oran uygulaması (gol atamayan bjk'nin oranına bakın). İddaa'nın artık terbiyesizleşmeye varan oranlarıyla oynamak zaten bir risk olduğundan, insanlara yanlış maçlar vermemek için dikkatli davrandım. Yoksa 200 tane maç yazıp altına bir satır yorum yapmak kolay. o 200 maçtan 50 tane tutunca da 50 maç bildim diye gezerdim işte, bakalım kaçta kaç tutucak bu hafta.

2 Ekim 2009 Cuma

Thierry Henry Arsenal'e Dönüyor

Başlık biraz Fotomaç vari gibi olsa da ne zamandır bahsetmek istediğim Twitter hadisesini tek cümleyle özetliyor. Twitter'ı bugün 3 saatlik bisiklet turundan sonra açtığımda gördüğüm ilk yazı,

" Thierry_Henry
one day I will go back to Arsenal for sure
.
"
Bunun dünya çapında ne kadar büyük bir haber olduğunu geçin, bir futbolsever için ve bu adamı seven biri için ne kadar güzel olduğunu düşünün, hem de ilk ağızdan hem de bu kadar içten bir dille. Üstelik, baba büyük adamsın diye cevap da verebiliyorsunuz, üstelik bedava. İşte twitter hadisesi budur.

30 Eylül 2009 Çarşamba

Faşist Bursa


Bu ülkede basmakalıp ön yargılı düşüncelerden en çok çeken illerden biri şüphesiz Bursa'dır. Türkiye'ye ünü o tribündekileri delirtecek şekilde "ibne" şeklinde yayılmış Bursa'nın faşist olması ironik bir durum. Diyarbakır maçında özellikle koreografi yapmalarından tutun da maçta çıkan olaylara edilen tezahuratlara, Bursa'nın yaptığını ırkçılık zekasızlığıyla açıklıyorum. Geçenlerde o olayları yapanlar, Diyarbakır'lılar "ne mutlu erkeğim diyene" tarzı, homoseksüelliğe karşı bir koreografi yaparlarsa, ibne bursa'lılar dönsün şaşkına diye bağırırsa ne hissedecek çok merak ediyorum. Fotoğraf, Özgür'ün düşündüğü ama görmeye ömrünün yetmediği pankartlar, geçen seneki Diyarbakır maçından.

Bisikletçilere Saygı Gösterin


9 Mart 2009 Sao Paolo, bisiklet eylemi, gösterisi, eğlencesi. Respeito.

29 Eylül 2009 Salı

Bisiklet Helikopteri Geçti

Sao Paolo'da ilginç bir yarış yapıldı, yarıştan çok deney de denilebilir. Rush Hour'da (iş çıkış saati diye çevirebiliriz heralde) bir noktadan diğer noktaya en kısada sürede bir çok aracın katıldığı bir yarış ya da deney.
Öncelikle Sao Paolo'da yaşayan arkadaşımdan şehir hakkında edindiğim bilgileri yazayım. İstanbul'dan çok daha fazla büyük olduğunu, Latin New York'u olduğunu ve kaos'un hakim olduğunu söylüyor kendisi. İstanbul'a Brezilyalılar'ı koyun alın size SP.
Yarışmaya katılan araçlar, bisiklet, motorsiklet, yürüme, helikopter ve hatta tekerlekli sandalye. Yarışmanın amacı arabanın yarattığı çevre kirliliğine ve yarattığı sorunları dikkati çekmek ve "Dünya Arabasız Günü"nün (sanıyorum 22 eylül, bizde bayram dönüşüne denk gelip 100 küsur insanın öldüğü gün) reklamı idi.
Sonuçlar benim için olmasa da bilmeyenler için şaşırtıcı olabilir, helikopter izin al, kalk, in (ki helikopter heryere kalkıp inemez bunu da düşünmek lazım) gibi süreleri de kattığınızda hedefe 33 dakikada ulaşırken bisiklet 22 dakikada etabı birincilikle tamamlıyor.
Bu açıdan çevre bilincine ait insanlara helikopterin ne kadar karbondioksid saldığını hatırlatmamıza gerek yok heralde. Bisikletin özellikle günlük yaşamda kullanımını arttırmak, hem kendimize (geç yaşlanma etkileri, kilo verme, muhteşem bir kardiyo egsersizi), hem cebimize (daha az benzin) hem çevreye (daha az karbondioksit) oldukça yarar sağlayacağı aşikardır. Bisiklet alın ve sürün.

Detaylı bir video,

Ac/Dc - Backtracks (Box-Set)

Box-setleri sevmem, genelde ticaridirler ve arşivciler haricinde kimseye hitap etmezler, özellikle hala faal olan ve geçen sene "hayvan" gibi bir turne veren Ac/Dc'nin yapmasını açıkçası haberi ilk okuduğumda yadırgadım. Yalnız box-set'in içeriği de Avustralya'lı abilerimize yakışır şekilde olmuş, teker teker yazıyorum.

- Box-set 12*12*14 ölçülerinde bir gitar anfisi şeklinde. Kutudan çıkan ilk cd'de "ender stüdyo" parçaları bulunuyor. Bunlar sadece Avustralya'da yayınlanmış şarkılar vs. 2. ve 3. cdler de yine ender stüdyo çalışmalarının remastered edilmiş halleri.
- Family Jewels Dvd'sinden 2 dvd çıkıyor, bunda bir çok klip ve konser görüntüsü mevcut.
- 2003 yılında verdikleri bir konserin full hali çıkıyor.
- 164 sayfalık bir Ac/Dc kulliyatı çıkıyor, grubun ilk hallerinden beri olan fotoğraflar vs.
- Cd 1'de ki stüdyo parçalarının plak hali çıkıyor ki plaktan dinlemeyi sevenler için iyi bir fırsat.
- bir sürü rozet vs. koleksiyon ürünleri ki en güzeli 1 dolarlık Ac/Dc parası.
- Ve son olarak gruba yakışır şekilde 1 watt'lık çalışan bir Ac/Dc anfisi. Box-Set'i özel kılan en büyük ürün, böyle yapsınlar canımı yesinler. Aşağıdaki video'da ayrıntılı şekilde görebilirsiniz.

AC/DC Backtracks Sneak Peek Sept. 29

Not: Türkiye'den sipariş tabii ki yok.


27 Eylül 2009 Pazar

Cadel Evans


İlk Avustralyalı bisiklet şampiyonu, tebrikler, muhteşem finaldi. Ayrıntılar sonra.

25 Eylül 2009 Cuma

Bisiklet 2010 Yarış Takvimi

Vuelta'nın tarihi leziz, gidebilsek keşke.

19.01.2010 24.01.2010 Tour Down Under AUS UPT
07.03.2010 14.03.2010 Paris - Nice FRA HIS
10.03.2010 16.03.2010 Tirreno-Adriatico ITA HIS
20.03.2010 20.03.2010 Milano-Sanremo ITA HIS
22.03.2010 28.03.2010 Volta Ciclista a Catalunya ESP UPT
28.03.2010 28.03.2010 Gent - Wevelgem BEL UPT
04.04.2010 04.04.2010 Ronde van Vlaanderen / Tour des Flandres BEL UPT
05.04.2010 10.04.2010 Vuelta Ciclista al Pais Vasco ESP UPT
11.04.2010 11.04.2010 Paris - Roubaix FRA HIS
18.04.2010 18.04.2010 Amstel Gold Race NED UPT
21.04.2010 21.04.2010 La Flèche Wallonne BEL HIS
25.04.2010 25.04.2010 Liège - Bastogne - Liège BEL HIS
27.04.2010 02.05.2010 Tour de Romandie SUI UPT
08.05.2010 30.05.2010 Giro d'Italia ITA HIS
06.06.2010 13.06.2010 Critérium du Dauphiné Libéré FRA UPT
12.06.2010 20.06.2010 Tour de Suisse SUI UPT
03.07.2010 25.07.2010 Tour de France FRA HIS
31.07.2010 31.07.2010 Clasica Ciclista San Sebastian - San Sebastian ESP UPT
01.08.2010 07.08.2010 Tour de Pologne POL UPT
15.08.2010 15.08.2010 Vattenfall Cyclassics GER UPT
17.08.2010 24.08.2010 Eneco Tour --- UPT
22.08.2010 22.08.2010 GP Ouest France - Plouay FRA UPT
28.08.2010 19.09.2010 Vuelta a España ESP HIS
10.09.2010 10.09.2010 Grand Prix Cycliste de Québec CAN UPT
12.09.2010 12.09.2010 Grand Prix Cycliste de Montréal CAN UPT
16.10.2010 16.10.2010 Giro di Lombardia ITA HIS

17 Eylül 2009 Perşembe

Garipoğlu Yakalandı

Aslan Emniyet Müdürü'müz Hüseyin Çapkın'a tebrikler.

16 Eylül 2009 Çarşamba

Bisiklet ve Kask

Türkiye'de yasalar ne durumda bilmiyorum ama çoğu ülkede ve profesyonel bisiklet yarışlarında kask takmak mecburi. Türkiye'de de muhtemelen mecburidir ama bu işi bilinçli yapanlar haricinde ben kask takan görmedim. Türkiye'de motor kullananların neredeyse hiçbiri kask takmadığından ve buna kanunlarda açıkça belirtilmiş olmasına rağmen ceza kesilmediğinden zevkine bisiklet kullanan birinin kask takması beklenemez.
Benim kask alırken düşüncem basitti, kol bacak kırılır 1-2 ay çekersin, kafayı kırdın mı sakata gider iş. İnsanların bana güleceğini, özellikle yaşadığım ve bulunduğum çevredeki insanların bunu anlamayacağını bile bile bir kask aldım (metalik gri, yakında airbrush ile 35½ yazdırıcam.) ve kısa mesafede olsa takıyorum. Çok maliyetli bir şey değil, özellikle riskler göze alındığında bedavadan daha ucuz olduğunu söyleyebilirim. Kafanızı koruyun.
İnternette bugün birşeyler karıştırırken güzel bir kampanyanın çarpıcı reklamlarını gördüm, belki 1-2 insan daha görürse ve kask alırsa ve hayatlarını kurtarırlarsa benim açımdan muhteşem olur. Kampanya'nın bannerını da alta koyuyorum isteyen detaylı bilgiler alabilir. Daha önemli bir şey bulana kadar da o banner orda kalacak.

1.ci reklamda yazan şey en çok duyduğum şeylerden biri. Kask takmıyorum çünkü havalı durmuyor.
2. reklam tam Türk işi bahane. Kask takmıyorum çünkü beni aptal gösteriyor.
3. reklamı hiç duymadım, duysam zaten sanırım duyduğum yerden uzaklaşırım. Kask takmıyorum çünkü saçımı bozuyor.

Münevver'e Motor Demek

Film tanıtımı için başlık, tabi yersen. Kırmızıyla ayraç içinde yazılmış bir motorun ne kastettiği belli. Bu memleketin şirazesi kaymış artık, kaçıp gitsek uzaklara.

15 Eylül 2009 Salı

Tennis Has a New Champion

Aslında konuşmamın bile yasak olması gereken bir spor tenis. Her zaman zengin sporu diye önemsemediğim, sadece kurallarını bildiğim ama son 1-2 senedir de izlemekten vazgeçemediğim bir spor. Amerika açık finali bana göre sürpriz olmayan şekilde sona erdi az önce. Futbol maçı gibi düşündüm, bir takım 5 maç üstüste kazanıyorsa takılma zamanı gelmiştir artık. (iddaa'cılara tiyo, fb ve gs'nin karşısına çifte şans bu hafta iyi gider) Robot olduğuna inandığım ve efendiliğine gıcık olduğum Federer'in de U.S. Open'da kaybetme zamanı gelmişti. Federer Arjantinli 20 yaşında tenisçiye epey uzun süren bir mücadelenin sonunda mağlup oldu. Başta çok rahat kazanacak dedirttiği karşılaşmayı, bir robot olmadığını anlamamıza yardımcı olan basit hatalarıyla kaybetti ve U.S. Open'ı 6. kez üstüste alma şansını kaybetti. Bu galibiyetle teniste yeni bir devir başlıyor desek yalan olmaz.
20 yaşındaki tenisçinin zaferini önemli kılan diğer bir detay ise bir gün önce diğer favori Nadal'ı eleyip Federer'in önüne çıkmasıdır. Bir nevi artık Tenis'in 3 tane favorisi var diyebiliriz. Federer'in 4-2'den gelip 5-4 yapıp tie break ile yenildiği ve 2-2 olan sette aslında oyun ivmesinin Arjantinli'ye geçtiğini öngörebiliyorduk ama maç sayısına girilirken Federer'in çift hata yapacağı açıkçası kesinlikle aklıma gelmezdi.
Bu güzel spor akşamında benim de ukalalık yapmama vesile olan tüm sporculara teşekkür ediyorum, izmir'de şu an itibariyle bir yağmur başladı, nefis. Şerefe Del Potro.

Roger Federed
Arthur Ashe Stadium6 6 6 62
Del Potro
3 7 4 76


Not: Bu çocuğun benden 7 yaş küçük olması hafiften gıcık etmedi değil.

Türkiye 69 - 64 Sırbistan


Mümkün olduğunca basket yazmamaya özen gösteriyorum aslında 2 gün önce gaza gelip İspanya maçından sonra yazmaya karar vermiştim ama çok güzel yazılar okuyunca vazgeçtim. Yazmak istemememin temel sebebi basketbolu futbol kadar takip etmemem bu yüzden takip edenlere saygısızlık etmek istemem, ikincisi basketbol seyrederken çok heyecanlandığımdan arada bir oyunun bütününü kaçırmam. Öncelikle 12 dev adamı, bizi uzun bir süre sonra tekrar heyecanlandırdıkları için kutlarım. Özellikle, alışık olduğumuzun aksine efendi gibi mücadele eden, terini akıtan, rakibine saygı duyan, ciddiyetini koruyan, yardımlaşan, arkadaş olan bir milli takıma kavuşturdular bizi. Bunda özellikle superstar tavırlarından uzak Hidayet'in payının büyük olduğunu düşünüyorum.

Maça geçelim, Sırbıstan'ı turnuvanın ilk maçında seyredince finalde karşılaşırız diye düşünmüştüm. İspanya'yı ilk çeyrekten itibaren sürklase ederek, ciddiyetle oynayarak yenmişlerdi. Bir gün sonrasında Slovenya'ya yenilmeleri ve Büyük Britanya'yı son çeyrekte tecrübeleri sayesinde yenmeleriyle gözümden düştüler. Bu sırada İspanya'nın ritm tutacağını ve ilk maçın o kadar da önemli olmadığını da anladık. Bir önceki paragraftan Sırbıstan'ı küçümsediğim anlamı çıkabilir ama öyle değil ne olursa olsun köklü bir basketbol ekolünden gelen bu rakip şu ana kadar turnuvada karşımıza çıkan en önemli takımdı, bir sonraki Slovenya maçına kadar. Maç hakkında aslında fazla söz söylemeye gerek yok, mükemmel savunma disiplini, oyundan asla kopmamak, düşük faul yüzdesi ve Hidayet'in kötü performansı gösterilebilir. Kerem Tunçeri turnuva başladığından beri hergün üzerine koyarak oynuyor, özellikle takım dağılma eğilimi gösterdiğinde toparlaması ve sıcak eli bulması Kerem'in olgunluk döneminde olduğunun gösteriyor. Hidayet'e ayrı bir paragraf açmak lazım, Tanjevic'in sakat ve kötü oynamasına rağmen ısrarla oyunda tutması ve üzerinden oynaması bir tercih veya taktik midir çözemedim ama 16'da 1 saha içi yüzdesiyle oynayan Hidayet'in takıma ne kattığı tartışılır gerçi bunları düşünürken uzatmalarda çaldığı top ve yaptığı asistle maçı getiren adam oldu ama olsun. Hidayet'in ritm bulması halinde iyi olan savunmamızın daha iyi olacağını ve turnuvanın en önemli oyuncularından biri olan Hidayet'in hücum katkısıyla kesinlikle madalya alacağımızı düşünüyorum. Maçın kahramanı double double yapan Ersan İlyasova idi kesinlikle, savunmasıyla ve özellikle boyalı bölgede doldurduğu alanla bu takıma çok şey kattığı bir gerçek. Serbest atış yüzdemizi biraz daha düzgün bir hale getirirsek, Oğuz Savaş biraz daha dikkatli olursa, Hidayet gerçek kimliğine dönerse, Tanjevic kritik hatalar yapmazsa (bugün şut saati Sırplara 5 saniye kalmışken mola alması gibi) finali oynamamız işten bile değil. En iyi pota altı savunması yapan ve bench'ten en çok yararlanan takımlardan biriyiz, bunlar bizim artılarımız. Tek korkum çeyrek final'de saçma sapan hatalarla tek elemeli maçın stresini kaldıramayıp yenilmemiz. Benim bu turnuvadan kendime çıkardığım çok önemli dersler var, umarım başkaları da çıkartır. Güzel oyun ve mücadele, çirkefleşmeden, Litvanya'lıların bile seni desteklemesini sağlayarak. Sokaklara dökün bizi.

14 Eylül 2009 Pazartesi

1-0'dan Yenilmek

Reha Kapsal Yönetiminde 1-0 öne geçip puan kaybettiğimiz maçlar.

Karşıyaka 1 - 3 Altay (TK KUPASI)
Goller:
53' Serkan İrdem
77' Burak Çalık
101' 116' Merter Yüce

Kasımpaşa 1 - 1 Karşıyaka

Goller:
59' Ferhat Kiraz
71' Erhan Küçük

Sakaryaspor 3 - 1 Karşıyaka

Goller:
20' Cihan Yılmaz
50' 52' 76'Özgürcan Özcan

Manisaspor 2 - 2 Karşıyaka

Goller:
8' 45' Ferhat Kiraz
16' 36' Sezer Öztürk

Samsunspor 2 - 1 Karşıyaka

Goller:
19' Cihan Yılmaz
39' 59' Sercan Temizyürek

Adanaspor 1 - 1 Karşıyaka

Goller:
66' Eser Yağmur
77' Mbilla Etame

Karşıyaka 1 - 1 Giresunspor

Goller:
64' Aydın Yıldırım
71' Fırat Sezer

Güngören Bld. 2 - 2 Karşıyaka
Goller:
31' Eser Yağmur
58' Hamza Akaydın
75' Cihan Yılmaz
87' Turgut Gönültaş

Karşıyaka 1 - 1 Manisaspor
Goller:
74' Ferhat Kiraz
90' Sezer Öztürk

Çaykur Rizespor 2 - 1 Karşıyaka
Goller:
36' Serkan İrdem
52' Emrah Kol
84' Engin Aktürk

Kasımpaşa 2 - 1 Karşıyaka (Play-off)
Goller:
2' Ferhat Kiraz
55' Erhan Küçük
113' Hüseyin Kartal

Karşıyaka 1 - 4 Altay

Goller:
7' Timuçin Aşçıgil
26' 88' Burak Çalık
30' Musa Sinan Yılmazer
90' Zafer Biryol

41 maçta 12 kez öne geçtiğimiz maçlarda puan kaybetmişiz, 6'sında direk mağlup olmuşuz. Bu yüzde 30'a yakın bir oran ediyor. Hemen hemen 3 maçta bir böyle öne geçip puan kaybediyoruz, 6 maçta bir de öne geçip mağlup oluyoruz.

Orhan Gencebay'dan gelsin, Kaderimin Oyunu

12 Eylül 2009 Cumartesi

12 Dev Adam

İspanya'yı da 63-60 yendik. Demek ki galibiyet için mücadele ve hırs yetiyormuş, çirkeflik, adam dövme, hizipçilik, kabadayı edaları değil. Basketbol milli takımımızla gurur duyuyorum. Maçın ayrıntılı yazısı akşama.

Erdal Eren 46 Yaşında

Erdal Eren, şaibeli bir şekilde 17 yaşında faşistler tarafından asılmış bir vatan evladı. Şimdi yaşasaydı 46 yaşında olacaktı. Rakamlar böyle tesadüfler yapıyor, Erdal Eren'i asan ressam şu an 92 yaşında yani Erdal'ın olması gerektiği yaşının tam 2 katı. Üstelik Türkiye'nin cennet yerinde yaşayıp, bir de intihar ederim diye tehdit ediyor. Hayat herkese sizin gibi kıyak geçmiyor maalasef Sayın Kenan Evren.

Gülüşünü seveyim,





La Vuelta


Bu sene Hollanda Aspen'den başlayan ve 20 Eylül'de bitecek bir başka Grand Tours bu. Tour de France kadar reklamı yapılan ya da onun kadar şaşaalı bir tur değil kesinlikle ama etaplarının çeşitliliği ve mutlak bir favorisinin olmaması yarışı izlemeyi zevkli kılıyor. Takip etmek için de müthiş bir internet sitesi var, http://www.lavuelta.com/






































Not: Eurosport'ta Caner Eler muhteşem anlatıyor yarışı, takip etmek isteyenler için büyük fırsat.

11 Eylül 2009 Cuma

Akp'nin Hizmet Anlayışı


Durmak yok, yola devam.

9 Eylül 2009 Çarşamba

Gavur İzmir

İzmir'in kurtuluşunun 87. yılı, 87 yıl önce bugün Atatürk Karşıyaka Spor Kulübü Başkanı tarafından ağırlanacak ve O'nun evinde kalacaktı. Ondan birkaç saat önce Teğmen Zühtü Işıl kuzey tarafından İzmir'e giren ilk birliklerden birinde görev yapıyordu. O gün Anadolu'nun incisi gavur İzmir özgürlüğünü kutluyordu, bugün de.

"
...
Dahası var Mister Dalles,
sizin dilde anlamı pek de belli değilken henüz,
zulüm gibi,
hürriyet gibi,
kardeşlik gibi sözlerin,
dövüştü zulme karşı o,
ve istiklal ve hürriyet uğruna
ve milletleri kardeş sofrasına davet ederek,
ve yarin yanağından gayrı her yerde,
her şeyde,
hep beraber,
diyebilmek için,
yürüdü peşince Bedreddin'in
O, tornacı Hasan, köylü Mehmet, öğretmen Ali'dir.
Kaya gibi yumruğunun son ustalığı:
922 yılı 9 eylülüdür."

Nazım Hikmet

8 Eylül 2009 Salı

Çıldırtan ikram!

Başlık benim değil, Milliyet'in. Bu sene bu ve bunun gibi başlıkları çok göreceğiz anlaşılan. 90+4'te hiç itiraz edilmeyen ( ki bu penaltıyı yaptıran kişi ülkemizin çirkef futbolcularından İ. Güldüren olunca insan daha da rahat ediyor, haksız penaltı olsa o futbolcu orada olay çıkarırdı.) bir penaltı sonunda galip gelince hepsine baştan toplu bir cevap vereyim dedim. Okusunlar, belki adam olurlar.
Lobilere alışık olanlara selam olsun. Mahmut Özgener ve Oğuz Sarvan birarada olunca İzmir lobisi diye ortalığa kalktılar. Bursaspor'un lige çıktığı sene Levent Kızıl başkanlığa "lobim var" propagandasıyla seçildi, bunları yazan hiç oldu mu? Tabii ki olmadı, Tr'nin muhalif şehrinin muhalif kanadı bir maçı kazandı diye birileri rahatsız olmuş olabilir normaldir, belki yazarın acısı vardır, o da olabilir ama genel kanıyı gidermek adına şunları diyebilirim. Geçen sene play-off yarı finalinde 2 tane İzmir takımı vardı bu ihtimalleri epey güçlendiriyordu. (ihtimal hesabına göre 4 takım olduğu için 3/4*2/3 = 1/2 yani %50 çıkar) İlk turu Karşıyaka geçince Altay Kasımpaşa maçında bir penaltı verilip bu ihtimali %100'e çıkarma ihtimali de vardı ya da 2. dakikada öne geçtiğimiz maçta 7. dakikada çizgide olan pozisyona içeride deyip penaltı verilse 7. dakikada 2-0 öne geçtiğimiz maçı tekrar verir miydik o da zor bir ihtimal. Kıssadan hisse bu lobi yazanlar kendileri hep başarıyı saha dışında aradığı için şimdi bizi suçluyor. 96 yılından beri 2. ligde bazen 2. lig B kategorisinde oynamış ve arkasında güzel bir idari kulüp yapısı ve destekçi bir holding olmasına rağmen şubelerini kapatmadan ve/veya desteklerini çekmeden birçok Karşıyaka gencine spor yapma imkanı doğurmuş şanlı şerefli bir kulübe sırf İzmirli ve net olan bir penaltısı son dakikada verildi diye bu kadar çamur atmak kimseye yakışmaz. Aklınızı ve mantığınızı koyun, Mahmut Özgener eğer birşey isteseydi geçen sene play-off'larda tek 90 dakikada bunu hallederdi, sezon başında 34 hafta uğraşmaktan daha kolay olurdu.
Karşıyaka'nın armasındaki Atatürk tarafından verilen Türk Bayrağı kimsenin çamur atamayacağı kadar beyaz, onu savunurken de akıtmaktan çekinmeyeceğimiz kan kadar da kırmızıdır.

7 Eylül 2009 Pazartesi

Karşıyaka - Giresunspor



Maç saatinde Fethiye - İzmir arası yolculuk yapmakta olduğumdan maçı izleyemedim. Radyo yayın ihalesinin geçen hafta sonuçlanması benim için şans oldu. Maçı 90'ların başında yaptığım gibi dönüşümlü yayın yapan Trt Radyo'da dinledim. Şimdi mikrofonlarımız İstanbul'da dediğinde heyecanlanmak güzel bir nostalji oldu.
Radyo'ya sadece bizim tribünün sesi geliyordu, bunun sebebi maç anlatılan yerin bizim taraftara yakın bir yerde olması olabilir emin değilim ama deplasman tarafınının yetmediğini ve yanda kalan boş yerin de açıldığını duydum. Normal bir lig maçına 2000 üzerinde kişiyle deplasman yaptık üstelik ramazan'a rağmen, seneye bize İnönü'de tam bir kale arkasını versinler.
90+4'te çalınan penaltıda dağların arasından geçerken radyo gidip gelmeye başladı bir arkadaşı aradım yaklaşık 4-5 dakika telefondan dinlemek zorunda kaldım. Giresunlulara uymayan sağduyulu davranan taraftara teşekkür ediyorum. Bizim böyle bir tavrımız var ve bana göre muhteşem. Gereksiz olarak hiçbir aksiyon yapmayıp takıma zarar vermekten kaçınıyoruz, gerektiğinde de fazlasıyla yapıyoruz, o zaman tek düşüncemiz Karşıyaka'nın şerefi oluyor, o şeref için de ceza vs. önemsiz. Bunun bir örneğini Play-off finalinde Kasımpaşa'ya karşı yaptık.
İlk haftalarda zorlu bir deplasmandan, üstelik rakibin daha iyi oynadığı bir deplasmandan son dakikada penaltıyla 3 puan almak şampiyonluk yolunda çok çok önemli. Genelde biz son dakika golüyle yenilen taraf olurduk yenen değil, bunu kırmak açısından da önemli. Neredeyse 3 yıl sonra İstanbul'da galip gelebilmekte. Şimdi sıra'da bize her zaman ters gelen Altay var. Altay'da Tiago'nun itirazdan dolayı kırmızı kart görmesi bizim için avantaj.

Son olarak, mutluluktan cümle kuracak halde değilim pek, Karagümrük'e, deplase olan 2000 kişiye, Karşıyaka'ya sempati duyup aramızda maç seyreden diğer takım taraftarlarına, Trt spikerlerine, yıllardan beri aradığımız forvet olan Okan'a ve kaybetmemeyi öğreten Reha Kapsal'a teşekkürler.
Bu takım bu sene süper lige çıkacak.



4 Eylül 2009 Cuma

Yaşasın İşçilerin Birliği / ADS - Livorno


Demiryolu işçilerinin kurduğu takım ve liman işçilerinin kurduğu takım. Biri Türk biri İtalyan. Enternasyonallik de var. 2009 yılında bunu yaşamak bir çok insanın gözünü dolduruyordur, orası kesin. Teşekkürler Adana halkı ve yönetimi. Not: Bazı medya ve özellikle Hürriyet rahatsız olmuş bu duruştan. Sizi rahatsız ettiğimiz için mutluyuz değerli burjuva medyası.

3 Eylül 2009 Perşembe

İstikrar

Aşağıdaki liste 2009-2010 sezonu yaz transfer döneminde Karşıyaka'ya gelen ve giden futbolcu listesidir.

Gidenler:

Ahmet Burak Solakel (Denizlispor)
Eser Yagmur (Konyaspor)
Serkan Irdem (Mersin)
Cihan Yilmaz (Sivasspor)
Kerem Inan (Mersin)
Ridvan Simsek (Besiktas)
Yunus Altun (Bucaspo)
Ferhat Kiraz (Genclerbirligi)
Önder Cengel (FC Le Mont)
Zafer Demiray (Mersin)
Ahmet Cagiran (Mersin)
Aydin Yildirim (Kocaelispor)

Gelenler:

Kerem Can Akyüz (Mardinspor)
Volkan Özcan (Diyarbakirspor)
Mustafa Aydin (Ankaragücü)
Aykut Akgün (Giresunspor)
Güney Atilgan (Ankaragücü)
Köksal Yedek (Erciyesspor)
Ayhan Evren (Belediye Vanspor)
Burak Karaduman (Ankaragücü)
Tonia Tisdell (Ankaraspor)
Emrah Bozkurt (Diyarbakirspor)
Mutlu Kiziltan (Diyarbakirspor)
Saban Genisyürek (FV Illertissen)
Okan Öztürk (Caykur Rizespor)
Ufuk Cam (Kartalspor)
Ramazan Kursunlu (Ankaraspor)
Serkan Kilic (Kartalspor)
Eser Yayla (Kirsehirspor)
Serdar Sinik (Orduspor)
Ercag Evirgen (Lüleburgazspor)
Cem Karahan (Adanaspor)
Kerem Sarihan (Adanaspor)

En azından Reha Kapsal 2. senesinde görevinin başında. Fuat, Kıvanç ve Taha hatta altyapıdan Timuçin'i de sayarsak 4 kişi var geçen sezondan daha iyi durumdayız bu açıdan. NE diyelim, umut fakirin ekmeği. İstikrar da profesyonellerin.

1 Eylül 2009 Salı

Süper Yedekler #1 Ole-Gunnar Solskjaer



Bir yorumda bunu yazmasını Aceto'ya tavsiye etmiştim o yazmadı ben de bu pası attığımda topun üzerinden atlayan Aceto'nun bu şık hareketine bu can sıkıcı günlerde böyle birşey yaparak başlamaya karar verdim. Yorumdan çok istatistiksel bilgileri olacak bir yazı dizisi olacak.
Manchester United taraftarının "bebek yüzlü katil" lakabını taktığını Ole Gunnar Solskjærk kariyerinin 6 yılı hariç sürekli Manchester United'da oynamış şimdi de reserve takımlarının menajerliğini üstlenmiş. Aynı zamanda kulübün satın alınmasına karşı kurulmuş Manchester United Taraftar vakfının da kurucularından, destekçilerinden.
96 yılında Manchester United'a geldiğinde ilk maçında Blackburn Rovers'a karşı yedek çıktığı maçta oyuna girdikten tam 6 dakika sonra golünü atarak başlangıç yaptı. 96 yılındaki Manchester kadrosunu şak diye aklımdan sayabilirim. O yıllarda muhteşem ikili olan Cantona ve Andy Cole'u kesmeden, ligde attığı 18 golle United'ın şampiyonluğunda önemli rol oynadı ( O sezon Cantona ligde 11 gol attı). 2. senesini sakatlıklar içinde geçirmesine rağmen Newcastle'ın teklifini redederek kırmızı şeytanlar'da kaldı. 98-99 sezonunda Andy Cole, Dwight Yorke ve Sheringham'ın 12 gol attı. Efsanevi oyuna sonradan girip 8-1 kazandıkları maçta Forest'a 10 dakika içinde 4 gol atarak rekor kıran Solksjaer O sezon şampiyonlar ligi finalindeki attığı golle takımını galibiyete taşımış ve United'ın unutulmazları arasına girmişti.
2001 2002 sezonunda Nistelrooy ile ikili başlama şansını bulan Solskjaer bir süre sonra Forlan'ın transferi ve Ferguson'ın Ruud'u tek forvet oynatma isteği ile tekrar kenara oturdu. 2002 - 2003 yılında David Beckham'ın sakatlığında sağ kanatta da oynayan Solskjaer o sezon yaptığı asistlerin yanında 16 gol attı. Bir sonraki sezon sağ kanatta başlayan Ole Pao maçında dizinden sakatlanıp 6 ay kadar top oynamamasına rağmen döndüğü zaman Fa Cup yarı finalinde Arsenal karşısında maçın adamı seçildi. Ağustosta dizinden ameliyat olan Solksjaer böylece 1 sezon yatmak zorunda kaldı. 32 yaşında bir futbolcu için böyle bir sakatlıktan dönmek zordu ameliyatından 15 ay sonra. Sezonun sonlarına doğru 2006'da bir de elmacık kemiği kırılan Solksjaer böylece epey sıkıntılı zamanlar geçirdi. 23 Ağustos 2006'da Charlton'a attığı gol onun 3.5 yıl sonra attığı ilk Premier League golüydü. Bu tarihten sonra gollerine devam eden Solskjaer 2 diz ameliyatı daha oldu, ilki çok küçük çaplıydı ve futbola döndü 2. si ise futboldan emekli olmasına yol açtı.
2006 yılından sonra sözleşmesine antrenörlük çalışmalarının önü açılması maddesi koyulan Solskjaer 2008 yılında A takım forvetlerine antrenörlük yapıyorken şu an Manchester'ın Reserve takımının başında. Norveç Milli takımından teklif almasına rağmen çok erken olduğu için bu teklifi reddetti, Ferguson bir 5 sene daha kalırsa kimbilir belki de onu takımın başında görebiliriz.

Aşağıda Ole Gunnar'ın Manchester United istatistikleri bulunuyor, inceleyin.





İlk 11 Yedek Goller Sarı Kırmızı

Toplam 368 (152) 127 20 1
Lig 235 (86) 91 14 1
FA Kupası 30 (15) 8 1 0
Lig Kupası 11 (3) 7 0 0
Avrupa/diğer 92 (48) 21 5 0

28 Ağustos 2009 Cuma

Kirli Futbol

Aşağıda bir kısmını alıntılayacağım yazının yazılma tarihi, 2 mayıs 2009.

"malumunuz önümüzde çok önemli bir derbi var...bizim için prestij bejeke içinse şampiyonluk yolunda çok önemli bir engeli aşacağı bir maç...bütün gözler bu maçta doğal olarak....ancak bence bir o kadar belkide daha önemli bir maç daha var antepte....sivas bu maçı alırsa benim düşünceme göre % 80-85 oranında şampiyon olacak..yani sivasın galibiyeti sonrası bejeke bizi yense dahi pek birşey değişmeyecek...işte burda çok önemli bir detay daha doğrusu bir ahlaksızlık ortaya çıkıyor....

olay g.antep - sivas maçında g.antepin sivası yenmesi için yapılan pazarlık....bir kaç bejeke li yönetici bundan yaklaşık 3 gün önce yani çarşamba gecesi antepli yöneticilerle buluşup bu hafta oynanacak maçta sivası yenmeleri için telkinlerde bulunmuş bejeke için çok önemli bir şampiyonluk olduğunu ‚ bu şampiyonluğun yıldırım demirören ve ekibi için son şans olduğu ‚ bu bağlamda bir çok makam ve yönetimle sezonun 2. yarısından beri çeşitli konuşma ‚ pazarlık ve anlaşmaların yapıldığı ‚ bu konuda hiçbir fedakarlıktan kaçınılmayacağı anlatılmıştır...iş daha da ileri götürülerek olası bir anadolu dayanışmasını engellemek adına zaten paragöz olan antep başkanın geri çeviremeyeceği bir teklifte bulunulmuştur.....bu maçı g.antep in kazanması durumunda 2‚500‚000 usd nakit para ve sezon sonunda batuhan karadeniz kiralık olarak ( bedel alınmadan ) ve aydın karabulut bonservisi ile (bedelsiz ) g.antepe teklif edilmiştir.....yani yuvarlak hesapla 4‚500‚000 - 5‚000‚000 usd lik bir teklif iletilmiştir.....bu kesin ve sağlam bir kaynaktan alınmış üstelik 2 kere teyit ettirilmiş bir haberdir......teklife verilen cevabı bilmiyorum...çünkü kaynağımda bilmiyor...gerçek olup olmadığını maçtan sonra ve sanırım transfer sezonunda göreceğiz......"


Muhtemelen biliyorsunuz o maçı G.Antep 1-0'dan gelip 2-1 kazanmıştı. Sivaslı oyuncuların Antep'in aşırı hırsına karşılık yaptığı demeçler aklımızda. Ayrıca Antep'in 2. golünü atan Beto sarı kartlı olduğu halde formasını çıkartıp kırmızı kart görmüştü. Aynı gün bizim Bolu maçı olduğu için pek önemsediğim maç değildi. Bu yazıyı bir arkadaşım vasıtasıyla buldum. Elano'nun 7 milyon'a geldiği bir dönemde İsmail ve Tabata transferlerine 14 milyon veren Bjk yönetimi ve Batuhan'ın önüme başka seçenek koymadılar o yüzden Antep'e gidicem şeklinde yaptığı açıklamalar bu yazının pek de komplo teorisi olmadığını ortaya koyuyor. Bu ve bunun gibi pisliklerle Büyük olan takımların olduğu bir düzende Karşıyaka gibi kendi yağıyla kavrulan ve taraftarından başka düşüneni olmayan bir takımın "büyük" olmaması elbette gurur verici.


27 Ağustos 2009 Perşembe

Tour De France

Takım 5 hafta cezalı olunca, üstelik Adana maçı da cezalı ve televizyon vermezken başka şeylere sarıp blog'u boş bırakmıyım dedim. Tour de France'ın kuralları ve şekli ile bol alıntılı bir yazı olacak. Türkçe çok arayıp bulamamıştım umarım merak eden birilerinin işine yarar. Yılların seyir tecrübesi ve günlerin araştırması sonucu yazılmış bir yazı.
Tour de France'ın ilki 1903 yılında yapılmış, o zamanlar 5 etaptan oluşan tur şu an 21 etaptan oluşuyor ve 2010 yılında 3-25 temmuz arasında yapılacak. Bu etaplarda bireysel olarak en kısa sürede tamamlayan ve toplamda en az sürede olan meşhur sarı formayı giyiyor. Burdan diğer formalara pas atayım, yeşil forma en iyi sprint yapan bisikletçi tarafından giyiliyor. Bu iş biraz karışık her etap farklı bölümlere ayrılmış ve her bölümün sprint için ayrı kuralları var, çıkışlar sprint puanları açısından düşük düz zeminler özellikle finishler sprintçiler için uygun olduğundan puanları daha yüksek. Bu kısımları en hızlı geçen yani en çok puan alan yeşil mayoyu giyiyor. Yani iyi tırmanamayan ama düz yolda en hızlı bisikletçilerin giydiği forma bu. Hırvatistan'ın klasik formasına benzeyen kırmızı noktalı beyaz formaya dağın kralı adı veriliyor. Burda da dağ çıkışlarına göre bir puanlama sistemi var (mesela etabın son çıkışı en yüksek puan gibi) bunda en çok puan toplayan yarışçı bu dağ kralı formasını giyiyor. Beyaz forma da 25 yaşından küçük en iyi bisikletçi tarafından giyilmekte.
Çoğu etapta bütün bisikletçiler aynı anda başlıyor. Önce bir ısınma turu denilebilecek şekilde devam ederlerken yapılan 2. anonsla gerçek yarış başlıyor. Bir bisikletçi bir grubun içinde bitiriyorsa bitiş zamanı grup lideriyle eşit sayılıyor. Bu son düzlüklerde tehlikeli sprintleri engellemek için konulmuş bir kural. Bütün bu mayoların dışında team time trial gibi grubun 5. yarışçısının gözetildiği yarışlarda söz konusu. Bunlar açıkçası çok detay ve genelde her sene değiştiğinden ben de çok fazla bilmiyorum ama burada amaç bütün takımların ve bütün yarışçıların bir şekilde sürekli yarışın içinde olmalarını sağlamak. Bireysellerin dışında esas takım puanları her takımın en iyi 3 zamanlı yarışçısının ve en sonuncu yarışçısının ortalamasının alındığı yarış. Genelde 1. olanın olduğu takım bu klasmanda da birinci geliyor pek şaşırtıcı olmayarak.
Bütün takımların genelde farklı hedefleri oluyor, mesela Contador'un takımı bireysel olarak birinciliğe odaklanmışken Mark Cavendish gibi muhteşem sprinter'a sahip Columbia - Highroad genel olarak yeşil forma için mücadele etmekteler.
Sanırım benim Tour De France hakkında aklıma gelenler ve yazabileceklerim bu kadar. Unutmadan bütün bisikletçiler her etapta kask takmak zorunda siz de takın.

21 Ağustos 2009 Cuma

Bisikletttttt Aldım

Bir bisiklet aldım bugün, biraz denk geldi, biraz şans yardım etti diyelim. Sedona Borla modeli, bisikletten anlayan biri sadece başlangıç için değil normalde de epey iyi bir bisiklet olduğunu söyledi.
Ege Pedal grubuna denk geldim ve ilk günümde ortalama 20 km hızla 35-40 km arası pedal çevirdim. Gerçekten iyi bir deneyim oldu özellikle bisikleti seven tecrübeli insanlarla tanışmak. İlk gün deneyimlerimi paylaşıyorum.

- Kask ve eldiven olmazsa olmaz. Bunların yanında iç lastik, yama takımı, alyan seti, matara. Gece kullanacaksanız far ve arka reflektör olmazsa olmaz.

- Taytlara pek sıcak bakamıyorum ama şu an rahat oturamadığımdan sanırım yakın zamanda edinicem.

- Kendimi yorgun hissetmiyorum, yarın ne kadar hammışım sanırım görücem.

20 Ağustos 2009 Perşembe

Bisiklet Almak

Bisikletle tanışmam 7 veya 8 yaşlarında disk frenli bir Bmx ile oldu. Sonra 90'lı yıllardaki Bianchi furyasını sanırım hatırlarsınız, ben o yıllarda arkadaşlarımın Bianchi'ye terfilerinin aksine abimin yarış bisikletine terfi etmiştim. Yeni bir bisiklet almaya karar vermem son günlerde oldukça profesyonel olan bisiklet mağazalarının çoğalmış olması. Tour De France'ın Hd yayınını da es geçmemek gerek.
Bisiklet almaya karar verdiğimde ilk öğrendiğim şey bisikletin çocukken gidip mahalle bisikletçisinden alınan birşeyden öte olduğunu anlamamdı. Malzeme çeşidi bol 200 tl'den 20000 TL'ye kadar bir fiyat aralığında oldukça profesyonel bir alet bisiklet. Ben edindiğim tecrübeleri amatör bir bisikletsever olarak paylaşmak istiyorum. Umarım işinize yarar.
Öncelikle bisikleti ne amaçla kullanacağınızı düşünün der bütün bisiklet satan kişiler ama Türkiye şartları göz önüne alındığında dağ bisikletinden başka bir alternatif profesyonel olmayanlar için pek mümkün görünmüyor. Bu konuda ilk öğrendiğim şey insanın boyuna göre bisikletinde bir boyunun olması. Kadro boyu için dikkat etmeniz gereken iki şey var birincisi kadro yüksekliği (sele boyu max uzunluktayken ayağınızın topuğu aşağıdaki pedala değmeli) ve ikincisi kadronun gidona uzunluğu. Bunda ölçüler insan boyuna göre şu şekildedir.

BOY (cm) Kadro yüksekliği
155 - 165 35 - 38 cm 14 - 15 "
165 - 170 38 - 41 cm 15 - 16 "
170 - 175 41 - 43 cm 16 - 17 "
175 - 180 43 - 46 cm 17 - 18 "
180 - 185 46 - 48 cm 18 - 19 "
185 - 190 48 - 53 cm 19 - 21 "

kadro boyu için de

14-15" kadrolarda 49-52cm
15-16" kadrolarda 52-54cm
16-17" kadrolarda 55-58cm
17-18" kadrolarda 58-61cm
18-19" kadrolarda 61-65cm
(bilgiler bisiklet forumlarından alınmıştır)

Bu sizin dengeli ve rahat bir sürüş için olmazsa olmazınız, bir nevi bisikletin kırmızı çizgileri. Fiyatı da etkileyen en önemli faktörlerden biri olan ağırlık bisiklet alırken dikkat edilmesi gereken en önemli husus. Biraz daha paraya kıyıp çelik yerine aluminyum almak (tabii paranız varsa gidin en hafifini alın) mantıklı bir tercih olacaktır. Kadroyu bu şekilde hallettikten sonra sıra diğer parçalara geliyor, benim gibi az bilgiyle toplama bisiklet tercih ediyorsanız set almanızı tavsiye ederim. Shimano'nun fiyat aralığı hayli geniş olan vites zincir vb.leri setleri bu işin gayet güzel. Amartisör meselesi bence ilk başlarda gereksiz bir meseledir, misal ortadan amartisörlü bisikletler iniş için tasarlanmıştır ama maalasef bir ara herkesin altında bunlardan görüyorduk. Görüntüsü güzel olabilir ama işinize yaramayan bir parçaya ekstra para vermenin bir manası yok. Ayrıca amortisör pedala verdiğiniz kuvveti emeceği için sizi şehir içinde amacı dışında kullanırsanız yorar.

Tabii ki en önemli konuya geliyoruz. Bisiklet için ayıracağınız paraya. Eğer 2000 euro civarı para ayırabiliyorsanız gidin o paraya gayet şık bir bisiklet alın ama benim gibi az parayla alayım sonra yavaş yavaş yükseltirim diye düşünüyorsanız toplamaları tercih edebilirsiniz. Bunun bir avantajı da parçaları tek tek alacağınızdan paranız olunca bunları alabilme özgürlüğü, dezavantajı bir bisiklete 5 ayda sahip olma. Bir diğer yöntem de kadro boyunuza uygun orta halli bir bisikleti alıp paranız oldukça parçalarını yenilemek.

İkinci bir husus da güvenlik. Kesinlikle ve kesinlikle kask takın. Kaliteli bir kask almanız sizin hayatınızla eşdeğerdir bunun için kesinlikle paranıza kıyın. İkincisi gözlük takın, gözünüze giren güneşten değil de çarpabileceğiniz böceklerden koruyacağını düşünürseniz ne kadar önemli olduğunu anlarsınız. Diğer kıyafet, matara, bisiklet taytı, bisiklet gömleği gibi ürünlerin ileride alınabilecek ürünler olduğunu düşündüğümden onların ayrıntısına girmeyeceğim, zaten hevesiniz arttıkça bunları kendinizde öğrenebilirsiniz.

Özet çekmek gerekirse:

1 - bütçe,
2 - kadro boyu
3 - kaliteli ekipmanlar
4 - kask

diyebiliriz.

Hepinize iyi sürüşler,

şu sitelere de göz atmanızda fayda var.

http://www.mtbtr.com
http://www.bisikletforum.com

3 Ağustos 2009 Pazartesi

Komunist Manifesto



Böyle birşey gördüm, anlamayanlar anlasın diye.

Belediye İşçileri'nin Grevi Devam Ediyor,



1 Mayıs günü işten çıkarılan 290 işçinin direnişi devam ediyor. Sürekli ziyaret ederek bilgilenmeye çalıştığım, moral vermek istediğim, çay kahve götürdüğüm (son ziyaretlerimden birinde işçilerin elektriği kesildiği için su ısıtıp çay yapamıyorlardı) işçiler 95. günlerinde bugün polisle çatıştı. Bu konu hakkında işçi/işçi hakları açısından güzel ve uzun bir yazı yazmak istiyorum ne zamandan beri ama o gücü kendimde bulamıyorum. İşçilerin çadırlarını ve 95 gündür neler yaşamakta olduklarını gören biri eğer biraz içinde insanlık varsa zaten iki kelimeyi bir araya getiremez.


Olayı kısaca anlatmak gerekirse, seçimlerden tam 1 ay sonra 2. kez belediye başkanı seçilen Cevat Durak 290 işçiyi çıkarmış, temizlik işlerini İstanbul'lu taşeron bir firmaya vermişti. İşçilerin çoğu emekliliğine yakın ve bu saatten sonra başka bir iş yapamayacaklarının farkındalar. İşçiler önce şantiyede kalırken polis zoruyla şantiyeden çıkartılmış durumdalar. Bugünkü çatışmanın sebebi ise kamuya ait olan çöp arabalarının taşeron firma tarafından kullanılmak istenmesi.
Karşıyaka'lı olarak çok yakınımızda olan bu insanlık dramına seyirci kalmamamız gerek, bu yüzden işler kızışmaya yakın desteğimi arttıracağım, 1-2 hafta içerisinde bu blogda birşeyler görebilirsiniz. Destek olabilecek, fikir verebilecek herkes bir şekilde ulaşırsa sevinirim.


Yaz Bitiyor

Sezon açılışına bir hafta kala, Karşıyaka'nın çeşitli yerlerinde içki sonrası bu besteyi bağıran kişileri görürseniz şaşırmayın.

Karşıyaka sensiz geçen yaz
Bize hiç tat vermiyor
Özledik asalet kokan rengini
Anlatılmaz Sevgini

13 yıl süren bu hasret
Bu sene son bulacak
O gece yanan binlerce meşale
Tüm izmir'i yakacak

Sizler yeter ki inanın
O kutsal formanıza
Alsancakta deplasmanda
Çarşı hep yanınızda


29 Temmuz 2009 Çarşamba

Ronaldo'nun Gol Sevinci


Surat ifadesi herşeyi anlatıyor aslında, bizim futbolcularla aralarındaki fark sadece yetenek değil. Transfer rekoru kıran, yılda 12 milyon dolar alacak bir oyuncu gibi değil, altyapıdan yetişmiş bir oyuncu gibi suratı. Biraz da bu yüzden büyük oyuncu oluyorlar.


28 Temmuz 2009 Salı

Özgür'ün Doğum Günü

Ben 27 yaşını bitirdim 1 ay kadar önce, sen 22'ye giremiyorsun bugün. Bu reva değildi hiçbirimize, bunu sana yapanlara hergün lanet, sana ise her gün özlem. Sonsuza kadar bizimlesin, nur içinde yat sevgili kardeşim.

22 Temmuz 2009 Çarşamba

Sven Goran

Yanlış bilmiyorsam tutucu ingilizlerin, ilk yabancı antrenörü olmuştu Sven Goran. İsveçli efsane teknik adam kariyerinin ilginç bir döneminde şu an. Göteborg'da başlayıp, Benfica, Roma, Fiorentina, Sampdoria, Lazio, İngiltere Milli Takımı ve Manchester City'de geçen kariyerinin son virajı İngiltere League Two (4. lig seviyesinde) Notts County'nin başına geçti. Kendisi " hayatımın en büyük mücadelesine girdim, Notts County'i Premier League'e çıkarmak için çalışacağım" diyor. Açıkçası hevesine gerçekten saygı duydum.
Görev tanımı biraz değişik, Notts County'nin bir menajeri ve asistanı olucak, Sven Goran biraz bunun üstünde, hem takımın altyapısıyla, hem transferiyle ilgilenecek. 5 yıl içinde çıkartmak istediği Premiere League için altyapıyı anahtar olarak gördüğünü söylemiş.
Açıkçası bu çapta vizyona sahip bir adamı kulübün futbolunun başına tek yetkili olarak getirmek büyük bir başarı, umarım bize de birgün nasip olur. Kulüp işleyişinden, kontratlara, antrenmanlardan altyapıya kadar ilgilenecek profesyonel, ahlaklı, hevesli ve başarılı birini görürüz Karşıyaka'da.
Notts County bu arada şu an 4. ligde olmasına rağmen dünyanın ilk profesyonel futbol kulübüdür, yeri gelmişken not edelim.

21 Temmuz 2009 Salı

Adana'yı sevmek için tek neden

Adana'yı sevmek için insan bir çok neden sayabilir. Güzel yemekleri, adana'sı, şalgamı, ülkenin tarım deposu olması, hoş sohbet insanları, dobra olan, ölçüp biçmeden konuşan samimi insanları, efsane küfürleri vs. Benim Adana'yı sevmem için ise tek bir sebep yetiyor (ki kılımdır öyle herkesi sevmem) o da Adana Demirspor taraftarı.
Ne yaptıklarını anlatmaya kelimeler yetmez, kendilerinden dinleyin.

Demirgibiyiz

20 Temmuz 2009 Pazartesi

Ken Loach aka Adamım Benim

Blog arşivinde var Ken Loach'un Eric Cantona ile birlikte yaptığı Looking For Eric filmi. Ken Loach filmini Melbourne film festivalinden İsrail sponsor olduğu gerekçesiyle çekmiş. Gerekçesi de " savaş ve silahların gölgesinde sanat yapılmaz". Ne diyelim bize de böyle duruşlu sanatçılar nasip etsin Allah.

14 Temmuz 2009 Salı

Yol'a Çıkmak

Malum yaz geldi, benim gibi arabayla uzun yol yapmayı sevenler için yaz tatili bir fırsat. Özellikle güneye inerken dağların ve rampaların arasında araba kullanmayı çok seviyorum. Benim gibi müzik hastası biri ise mutlaka bir yol cd'si hazırlar. Benim yol cd'm şu şekilde.

1 - Bruce Springsteen - Thunderroad

2 - Steppenwolf - Born To be Wild

3 - Ac/Dc - Highway to Hell

4 - The Doors - Break on Through

5 - Simple Minds - Don't You Forget About Me

6 - White Snake - Here i Go Again

7 - Deep Purple - Soldier of Fortune

8 - Metallica - Turn The Page

9 - Pearl Jam - RearviewMirror

10 - Pulp - I Spy


Kemerlerinizi bağlayın, iyi yolculuklar.

13 Temmuz 2009 Pazartesi

King is Dead #3

Bu adam öldü, kenan evren hala yaşıyor mesela...

3 Temmuz 2009 Cuma

Resiste Honduras!



Honduras'ta Devrim Ateşi Büyüyor.

2 Temmuz 2009 Perşembe

2 Temmuz

Dün, üniversitelilerin takıldığı iddia edilen bir internet sitesinde bir yorum görmüştüm. " Sivas'ta yakılanların hiç mi suçu yok?"

Ben bu ülkeyi çok seviyorum, burası benim yaşadığım yer ise güzelleştirmek için elimden geleni yaparım, ülkesini seven herkesten de bunu beklerim. Eleştiri de bunlardan biri.
Sivas Katliamı'nın 16. yıl dönümünde hala katliamla ilgili adli olarak 1 adım yol alınamaması, derin devlet/bbp/şeriat yanlıları/modernite düşmanlığı/bilim ve sanata düşmanlık ne ararsanız vardı bu cinayetlerin içinde. Bir oteli insan yakan bir fırın olarak tasavvur edebilecek kişilerin kafalarına çakmalıyız ki iyiliği güzelliği doğruyu sanatı şiiri edebiyatı bilimi, bizim çocuklarımız böyle meselerle uğraşmasınlar.
Türk Devleti ve milletinin bir utancıdır Madımak, hepimizin yüzü kızarana kadar bağırmaya devam.



"vurun ulan vurun vurun
ben kolay ölmem"

30 Haziran 2009 Salı

King is Dead #2

Hala birşeyler yazacak halde değilim.

27 Haziran 2009 Cumartesi

Arjantin Futbolu

Bu blogu inceleyin, adam kafa yoruyor gerçekten, tebrik ediyorum kendisini.

http://arjantinfutbolu.blogspot.com/

26 Haziran 2009 Cuma

King is Dead

Yazacak çok şey var ama bu kadar üzüntüyle birşey yazmam şu an mümkün değil, insanları nasıl etkilediğine bakın sonra 1-2 satır birşeyler karalarız.


20 Haziran 2009 Cumartesi

Ferguson Çıkmazı

Tevez (siz beşiktaş aldı, alıyor alacak diyenlere inanmayın) 5 yıllık kontratı - kulübün en yüksek kazanan oyuncularından biri yapacak olan 5 yıllık bir kontrat - kabul etmeyip muhtemelen şehrin mavilerine doğru yol alıyorken, Ronaldo gitmişken, Giggs, Scholes, Van Der Sar, Neville muhtemelen son sezonlarındayken Ferguson'u zor günler bekliyor.

Alex Ferguson'un takımın üzerinde değiştireceği bu 3. jenerasyonu olacak, değiştirmesini izlemek zevkli. Genç yetenekler Macheda ve Welbeck takımda iyiden iyiye yer alacaklardır, bu sene onlar gibi az süre alacak olan bir kaç yetenek daha izleyebiliriz. Yine Nani ve Anderson'un hakettikleri süreyi alıp kırmızı şeytanların iskeletinin temelini oluşturacağını söyleyebiliriz.

Şimdi Manchester United'ın alması gereken 2 oyuncu var, hem Ronaldo'nun yerini kapatacaklar, hem de Berbatov geçen sene bu kadar kötüyken Tevez'in yerini, bunun yanında hem şampiyonluğa koşarken hem de 2011 için hazırlık yapacaklar. Alex Ferguson'u sırf bunu uğraşırken ve muhtemelen başarırken seyretmek muhteşem olacak.Zaten takım en sansasyonel oyuncularını kaybedip hala güven veriyorsa ve bir kriz göstermiyorsa ufukta, ManUtd'ın ne kadar büyük ve iyi yönetilen bir kulüp olduğunu görebiliyoruz.

Ribery, Hatem Ben Arfa ve Karim Benzama'dan ManUtd taraftarlarının konuştuğu isimler ama benim dikkat çekmek istediğim konu official sitelerindeki scouting bölümü, muhteşem ötesi.

Aliağa A.Ş.

Tesadüf eseri birşey ararken gördüm, Göztepe'nin ismi Tff kayıtlarında böyle geçiyor, üzüldüm. Kaybolmayan ezeli rakip istiyoruz.

http://www.tff.org/Default.aspx?pageId=28&kulupId=106

12 Haziran 2009 Cuma

Fransa Ligi

Çocukluğumdan beri sevip bir şekilde takip etmeye çalıştığım bir lig Fransa Ligi, eskisi gibi yıldızların uzun süreler top oynadığı bir lig değil artık. Bir nevi İtalya ve İngiltere için yetiştirici durumda şu an. Bu zinciri bozabilecek 7 sene üstüste şampiyon olan Olympique Lyon vardı. 7 sene üstüste şampiyonlar liginde oynamak üstüne fahiş fiyatlarla sattığı oyuncular (essien 38 milyon, abidal 15 milyon euro) sayesinde zengin bir kulüp olduğunu söylemek zor olmaz.
Kaçırdıkları şampiyonluğun ardından kadro revizyonuna giden ve Juninho'yu sözleşmesine bir yıl kala gönderen Lyon 2 tane transfer hedefi var. Lisandro Lopez ve Cissokho için 23 milyon euro ayrılmış transfere. Fransa liginde bu çapta bir transferi onlardan başka kimse yapamaz. Diğer almaya yakın oldukları isim Hleb. Bu isimler dışında Fransız gazeteleri maalasef Ronaldo transferinden bahsediyor. Futbol ekonomisi üzerinde düşünenlerin Fransa gibi büyük bir ülkenin ligine göz atmalarını isterim.

10 Haziran 2009 Çarşamba

Olur Böyle Vakalar #2

Yüce ve şerefli Türk polisinin 1 mayısta kameraların olmadığı yerde türk düşmanlarını, bölücüleri vatan hainlerini büyük mücadele sonunda püskürtüş videosu nete düştü. Yersen.

İnsanoğlunun Sınırları #1

Eşref Armağan kör bir ressam, ressam derken açmak lazım çizdiği şeyler öyle karalamaca değil gerçekten güzel resimler. National Geographic üzerinde çalışmış kendisinin, buyrun.

Depeche Mode Konser İptali

Dave Gahan'ın rahatsızlığı yüzünden ertelenen turne ayaklarının açıklaması geldi, İstanbul iptal. Biz yeni çıkan kliple idare edelim.

Depeche Mode - "Peace"

9 Haziran 2009 Salı

Kaka

Kaka beni tekzip etti ve yeni Galaktico oldu. Florentino Perez radyo üzerinden transferi resmileştirdi. 65 milyon euro bedelle gerçekleşti bu transfer, maşallah diyelim. Zidane'ın rekoru 75 milyondu hala kırılmadı, Real Madrid şimdi gözlerini Ribery'e çevirdi. Bayern 70 milyon euro istiyormuş o paradan aşağı alırlar muhtemelen. İngiltere de sessizlik devam ediyor, Ibra ve Eto takası konuşuluyor, Türkiye'de sanki başbakanmış gibi 1 haftadır Mehmet Topuz'u konuşuyor.

8 Haziran 2009 Pazartesi

Endüstriyel Futbol ve Bahtsızlık

İzlanda'nın en zengin adamı alınca West Ham'ı taraftarlarda uzun vadede bir şampiyonluk beklentisi oluşmuştu. Aynı sezon yapılan Ljungberg, Tevez vs. gibi transferler bunun ışığı olarak görülmüştü. Bazıları Man City taraftarları gibi şanslı olmuyor, İzlanda son ekonomik krizde kelimenin tam anlamıyla batınca West Ham geleceği de pek parlak olmayacak gibi duruyor. İzlanda bankası bugün itibariyle West Ham'ın yeni sahibi ilk açıklamalarında "West Ham gelirlerine bağlı sağlam ve dengeli bir bütçe" sözü vermişler. Bu demek oluyor ki yüksek hedefler uzun bir süre unutulacak, West Ham taraftarına Allah sabır versin.

Quotations #1 V For Vendetta

Good evening, London. Allow me first to apologize. I do, like many of you, appreciate the comforts of the everyday routine. The security of the familiar, the tranquility of repetition. I enjoy them as much as any bloke. But in the spirit of commemoration whereby important events of the past usually associated with someone's death or the end of some awful, bloody struggle are celebrated with a nice holiday. I thought we could mark this November the 5th. A day that is, sadly, no longer remembered by taking some time out of our daily lives to sit down and have a little chat. There are, of course, those who do not want us to speak. Even now, orders are being shouted into telephones and men with guns will soon be on their way.

Why? Because while the truncheon may be used in lieu of conversation. Words will always retain their power. Words offer the means to meaning and, for those who will listen, the enunciation of truth. And the truth is there is something terribly wrong with this country, isn't there? Cruelty and injustice, intolerance and oppression. And where once you had the freedom to object to think and speak as you saw fit, you now have censors and systems of Surveillance coercing your conformity and soliciting submission. How did this happen? Who's to blame? Certainly there are those who are more responsible than others and they will be held accountable. But again, truth be told, if you're looking for the guilty you need only look into a mirror.

I know why you did it. I know you were afraid. Who wouldn't be? War, terror, disease. There were a myriad of problems which conspired to corrupt your reason and rob you of your common sense. Fear got the best of you and in your panic, you turned to the now High Chancellor Adam Sutler. He promised you order, he promised you peace and all he demanded in return was your silent, obedient consent. Last night, I sought to end that silence. Last night, I destroyed the Old Bailey to remind this country of what it has forgotten.

More than 400 years ago, a great citizen wished to imbed the 5th of November forever in our memory. His hope was to remind the world that fairness, justice and freedom are more than words. They are perspectives. So if you've seen nothing, if the crimes of this government remain unknown to you then I would suggest that you allow the 5th of November to pass unmarked. But if you see what I see if you feel as I feel, and if you would seek as I seek then I ask you to stand beside me, one year from tonight outside the gates of Parliament and together, we shall give them a 5th of November that shall never, ever be forgot.

7 Haziran 2009 Pazar

Quotations #1

The development of Modern Industry, therefore, cuts from under its feet the very foundation on which the bourgeoisie produces and appropriates products. What the bourgeoisie, therefore, produces, above all, are its own grave-diggers. Its fall and the victory of the proletariat are equally inevitable.

Communist Manifesto