15 Eylül 2009 Salı

Türkiye 69 - 64 Sırbistan


Mümkün olduğunca basket yazmamaya özen gösteriyorum aslında 2 gün önce gaza gelip İspanya maçından sonra yazmaya karar vermiştim ama çok güzel yazılar okuyunca vazgeçtim. Yazmak istemememin temel sebebi basketbolu futbol kadar takip etmemem bu yüzden takip edenlere saygısızlık etmek istemem, ikincisi basketbol seyrederken çok heyecanlandığımdan arada bir oyunun bütününü kaçırmam. Öncelikle 12 dev adamı, bizi uzun bir süre sonra tekrar heyecanlandırdıkları için kutlarım. Özellikle, alışık olduğumuzun aksine efendi gibi mücadele eden, terini akıtan, rakibine saygı duyan, ciddiyetini koruyan, yardımlaşan, arkadaş olan bir milli takıma kavuşturdular bizi. Bunda özellikle superstar tavırlarından uzak Hidayet'in payının büyük olduğunu düşünüyorum.

Maça geçelim, Sırbıstan'ı turnuvanın ilk maçında seyredince finalde karşılaşırız diye düşünmüştüm. İspanya'yı ilk çeyrekten itibaren sürklase ederek, ciddiyetle oynayarak yenmişlerdi. Bir gün sonrasında Slovenya'ya yenilmeleri ve Büyük Britanya'yı son çeyrekte tecrübeleri sayesinde yenmeleriyle gözümden düştüler. Bu sırada İspanya'nın ritm tutacağını ve ilk maçın o kadar da önemli olmadığını da anladık. Bir önceki paragraftan Sırbıstan'ı küçümsediğim anlamı çıkabilir ama öyle değil ne olursa olsun köklü bir basketbol ekolünden gelen bu rakip şu ana kadar turnuvada karşımıza çıkan en önemli takımdı, bir sonraki Slovenya maçına kadar. Maç hakkında aslında fazla söz söylemeye gerek yok, mükemmel savunma disiplini, oyundan asla kopmamak, düşük faul yüzdesi ve Hidayet'in kötü performansı gösterilebilir. Kerem Tunçeri turnuva başladığından beri hergün üzerine koyarak oynuyor, özellikle takım dağılma eğilimi gösterdiğinde toparlaması ve sıcak eli bulması Kerem'in olgunluk döneminde olduğunun gösteriyor. Hidayet'e ayrı bir paragraf açmak lazım, Tanjevic'in sakat ve kötü oynamasına rağmen ısrarla oyunda tutması ve üzerinden oynaması bir tercih veya taktik midir çözemedim ama 16'da 1 saha içi yüzdesiyle oynayan Hidayet'in takıma ne kattığı tartışılır gerçi bunları düşünürken uzatmalarda çaldığı top ve yaptığı asistle maçı getiren adam oldu ama olsun. Hidayet'in ritm bulması halinde iyi olan savunmamızın daha iyi olacağını ve turnuvanın en önemli oyuncularından biri olan Hidayet'in hücum katkısıyla kesinlikle madalya alacağımızı düşünüyorum. Maçın kahramanı double double yapan Ersan İlyasova idi kesinlikle, savunmasıyla ve özellikle boyalı bölgede doldurduğu alanla bu takıma çok şey kattığı bir gerçek. Serbest atış yüzdemizi biraz daha düzgün bir hale getirirsek, Oğuz Savaş biraz daha dikkatli olursa, Hidayet gerçek kimliğine dönerse, Tanjevic kritik hatalar yapmazsa (bugün şut saati Sırplara 5 saniye kalmışken mola alması gibi) finali oynamamız işten bile değil. En iyi pota altı savunması yapan ve bench'ten en çok yararlanan takımlardan biriyiz, bunlar bizim artılarımız. Tek korkum çeyrek final'de saçma sapan hatalarla tek elemeli maçın stresini kaldıramayıp yenilmemiz. Benim bu turnuvadan kendime çıkardığım çok önemli dersler var, umarım başkaları da çıkartır. Güzel oyun ve mücadele, çirkefleşmeden, Litvanya'lıların bile seni desteklemesini sağlayarak. Sokaklara dökün bizi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder